Emekçi kadınlara Rosa’yla aynı yöne bakmaya çağrı: “Ben Rosa Luxemburg”

Emekçi kadınlara Rosa’yla aynı yöne bakmaya çağrı: “Ben Rosa Luxemburg”

Bertolt Brecht bir şiirinde şöyle diyor: “Bir gün mücadele eden insanlar vardır ve onlar iyidir / Bir yıl mücadele edenler vardır, onlar daha iyidir / Yıllarca mücadele eden insanlar vardır ve onlar çok daha iyidir / Ama bir ömür boyu mücadele veren insanlar da vardır ve asıl vazgeçilmez olanlar işte onlardır.” Rosa Luxemburg, dünya tarihinin böyle vazgeçilmez insanlarından biri. İşçi sınıfının ilk iktidarı olan Paris Komünü ile yaşıt, devrim ile doğdu, devrim için yaşadı ve devrim için öldü. Ölmeden önce yazdığı son yazısını “vardım, varım, var olacağım!” sözleriyle bitirirken kendisinden değil, devrimden bahsediyordu. Rosa Luxemburg, mücadele yoldaşı Karl Liebknecht ile birlikte öldürüldükten sonra, Ekim devriminin iki büyük önderinden biri olan Trotskiy onların ardından “Karşı devrim, hiç̧ kuşku yok ki daha şanlı kurbanlar seçemezdi. Ne şaşmaz bir darbe! Ne kadar şaşırtıcılıktan uzak! Devrim ve karşı-devrim birbirini iyi tanıyordu.” demişti.

Alman devriminin önderlerinden, tarihin gördüğü en büyük devrimci kadını, Rosa Luxemburg’u, etkileyici bir anlatımla tanımak isterseniz, İstanbul’da Jülide Kural’ın kendisinin yazıp yönettiği ve oynadığı tek kişilik oyununu, “Ben Rosa Luxemburg”u mutlaka izlemelisiniz. Oyunun prömiyeri için muhtemelen bilinçli bir şekilde 25 Kasım seçilmiş. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde, erkek egemenliğinin kökünü kurutacak bir dünyanın kapılarını açmak için sosyalizm uğruna mücadeleye ömrünü adayan bir kadının hayatını oynamak ne güzel bir tercih. Oyun, izleyenlere nasıl bir kadının hayatını izleyeceklerini, çarpıcı hatta sarsıcı bir şekilde göstererek başlıyor. Ve oyun Rosa Luxemburg ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi dedirten bir hayranlık yaratarak akıp gidiyor. Rosa Luxemburg’un çocukluk yıllarında yaşadığı sağlık sorunları, öğrenme iştahı, azmi, inatçılığı, o dönem tümüyle erkeklerin dünyası olan Enternasyonaldeki varlığı, ideolojik ve politik tartışmalardaki keskinliği, devrime olan inancı, cesareti, Lenin’le ve Clara Zetkin’le yoldaşlığı, aynı zamanda Rosa Luxemburg’un mektuplarından bildiğimiz, doğaya tutkuyla bağlılığı, çok sevdiği Leo’ya olan aşkı, müziğin hayatındaki yeri, kısaca onun hayatına ve mücadelesine dair her şey, öylesine olduğu gibi, öylesine yerli yerinde aktarılıyor ki…

Rosa’yı Lenin’in karşısına koymak için eğip bükmeye, sağa sola çekiştirmeye çalışanlardakinin aksine bir Rosa Luxemburg’a şahit oluyorsunuz bütün oyun boyunca. O mücadelesinde Lenin’e karşı değil Lenin’le birlikte! Emperyalizme karşı, burjuvaziye karşı, Bernsteinlara karşı! Rosa’ya kâh siyasi faaliyetler kâh sürgün nedeniyle kâh devrimin peşinde ülke ülke gezerken eşlik etmenizi sağlayan sahne kurguları ve dekorun sadeliği de Rosa Luxemburg’un incelikli bir yansıması gibi. Jülide Kural hem yazan hem yöneten hem de oynayan. Oyunu izlerken arkasında muazzam bir çalışma ve emek olduğunu fark etmemek mümkün değil. Oyunun sonunda Rosa Luxemburg’un hayatına, mücadelesine duyduğunuz hayranlık, bugün böylesine bir oyunla insanları Rosa Luxemburg’la buluşturduğu için Jülide Kural’a şükran duygusu ile birleşiyor.

Oyunun sonunda tüm salon Jülide Kural’ı ayakta alkışlayıp defalarca sahneye çağırdıktan sonra Jülide Kural eline mikrofonu alıp “Rosa’ların artmasını” diledi. Dünya bir kez daha bir dünya savaşı tehlikesi ile karşı karşıyayken, Rosa Luxemburg’un “ya sosyalizm ya barbarlık” sözü en az o günkü kadar güncelken, dünyanın dört bir yanında halk isyanlarıyla, kitle hareketleriyle devrim, “vardım, varım, var olacağım!” diyor; önderliğini arıyor; ayağa kalkacağı günü̈ bekliyor. Ve bu mücadelelerin önünde kadınlar yer alıyor. Bugün yanı başımızda İran’da olduğu gibi… İran’da Mehsa Emini’nin öldürülmesinden sonra sokaklar “kadın, yaşam, özgürlük” sloganları ile çınlıyor. Bu slogan, “iş, ekmek, özgürlük” sloganı ile buluşuyor. Mücadele, Mehsa Emini’yi baş örtüsü kuralına uymadığı bahanesiyle zorla araca bindirip polis merkezine götüren ve orada ölümüne sebep olan irşad polisi (ahlak polisi) biriminin lağvedilmesini sağlıyor. Bir devrim değil belki bugün İran’da yaşanan ama kendi hayatlarında devrimi gerçekleştiren ve kendilerine dayatılan yaşama meydan okuyan kadınların arasından mutlaka yeni Rosa’lar çıkacak. Oyunla ilgili hazırlanan broşürde Jülide Kural, Rosa’ya yazdığı mektubunda “Birazdan sahnede olacağız seninle. Birbirimize karışacağız, günbegün çoğalacağız. Biz aynı yöne bakan kadınlar..!” diyor. Evet her gün daha fazla emekçi kadın şu an vermekte olduğu mücadeleyi bilinçli bir şekilde ve günbegün çoğalarak dünya devrimi mücadelesi ile birleştirecek. Rosa’lar mutlaka artacak. Ve “Ben Rosa Luxemburg” oyunu da daha fazla kadının ve erkeğin Rosa Luxemburg’un yolundan gitmesine katkı sağlayan eserlerden biri olacak!

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2022 tarihli 159. sayısında yayınlanmıştır.