Hak aramak, insanca yaşamak için mücadele etmek değil grev kırıcılığı bir halk sağlığı sorunudur!
Maltepe Belediyesi işçileri insanca çalışma koşulları ve KHK sebebiyle 3 yıldır uğradıkları hak kayıplarının telafisi talebiyle başlattıkları grevde yeni bir dönemeçte. Önce Maltepe Belediyesinin toplu iş sözleşme süreci hakkındaki yalanlarıyla kafa karışıklığı yaratma ve halkın desteğini kırma girişimleriyle hemen ardından da çeşitli grev kırıcılık girişimleri ve yer yer fiziki saldırılara karşı mücadele etmek zorunda kaldılar. İlk dalga saldırıların hepsi işçilerin kararlı mücadeleleri karşısında bozguna uğradı.
Grevdeki işçiler hem birlik beraberliklerini, hem kararlılıklarını hem de halkın desteğini arkalarına alınca devreye CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi girdi. Belediye yaptığı bir açıklamayla halk sağlığının tehlikeye girdiğini, bu konuda şikâyetler aldıklarını, anayasal olarak vazifelerinin duruma müdahale edip çöpleri toplamak olduğunu ve bunu yapmaya başladıklarını ilan etti. Üstelik bunun Maltepe’ye özgü olmadığını gerekli durumlarda tüm ilçe belediyelerinde aynı müdahaleyi yapacaklarını yani nerede bir grev olursa işçinin karşısında işverenin yanında olacaklarını eklemeyi ihmal etmedi. Bununla da yetinmeyip kendilerinin grev kırıcılığı yaptığını tespit eden ve bunu dile getiren herkese grev kırıcı ithamını iade ettiğini ekledi.
CHP’nin yalanlarına karşı, hayatın gerçekleri!
Bazı şeyleri hepimizin bilmesi gerekir; İşçilere teklif edilmiş % 48 gibi bir zam oranı söz konusu değildir. Greve çıkan işçiler KHK sebebiyle 3 yıldır Toplu İş Sözleşmesi yapamamış istibdad rejimin yarattığı bu garabetin nimetlerinden CHP'li belediyeler de 3 yıl boyunca sonuna kadar yararlanmıştır. İşçiler sırf CHP’li belediye başkanları ve bürokratlarının rahatı bozulmasın diye açlık ve sefaletten başka bir şey ifade etmeyen asgari ücret ve civarında bir maaşla hayatlarını sürdürmek zorunda değildir. İnsanları açlık ve yoklukla terbiye etmek, işsizlikle korkutup sefalet ücretlerine mahkûm etmek kimsenin haddi değildir.
Greve çıkan işçilere iftira atmak, açgözlülükle suçlayıp sözleşme ve çalışma şartlarını çarpıtmak patronların her grevde yaptığı ilk hamledir. Halk sağlığı veya ülke güvenliği bahane edilerek grevlerin yasaklanması bir AKP klasiğidir. Bugün bu hamlelere CHP’li İBB tarafından halkı işçilere karşı kışkırtarak, anayasadan alıntılarla grev kırıcılığına kılıf uydurmak da eklenmiştir.
Greve çıkan işçilere değil, işçileri açlığa mahkûm edenlere müdahale!
Grev yasal ve anayasal bir haktır ama daha önemlisi bu hak tüm dünyada ve Türkiye’de mücadeleyle, bedeller ödenerek, can verilerek kazanılmış bir haktır, dolayısıyla kullanılması için kimseden icazet almaya gerek yoktur. Grevin amacı mal ve hizmet üretimini durdurmak, konu belediye olduğunda hayatın olağan akışını durdurmak, aksaklıklar ortaya çıkarmak dolayısıyla üretimden gelen gücün iktidarın gücünün karşısına çıkarılması ve esas gücün üretenlerde olduğunun herkese gösterilmesidir. Bu mücadele hangi belediyede hangi fabrikada olursa olsun tüm halkın mücadelesidir. Bu mücadele emeğin, ekmeğin ve hürriyetin mücadelesidir.
Eğer CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ekrem İmamoğlu grev sebebiyle ortaya çıkan halk sağlığı sorununa müdahale etmek istiyorsa, tüm ilçe belediyelerinde emeğiyle geçinmeye çalışan, insanca yaşama hakkına sahip çıkan işçilere karşı grev kırıcılık yapmak yerine, başta Maltepe Belediyesi olmak üzere kendi partisinin belediye başkanlarına ve yönetici kadrolarına müdahale etmelidir.
Aynılar aynı yere!
Tayyip Erdoğan’dan Ekrem İmamoğlu’na hiçbir burjuva siyasetçisinin aklına bu seçenek gelmez; çünkü işçiyle patronun mücadelesinde onların yeri işçilerin yanı değil patronların safıdır. İşçisiyle, memuruyla, küçük esnafıyla, işsiziyle, öğrencisiyle bizim yerimiz de patrona karşı grev yapan, sınıf mücadelesine atılan, ekmek ve hürriyet mücadelesi veren grevci Maltepe Belediyesi işçilerinin yanıdır.
Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır!
İşgal, grev, direniş, yaşasın sınıf mücadelemiz!