Karşı devrimsi
Düşene vurulmaz demişler. Vurulur. Düşenler geçmişte sosyalistler, devrimciler, Marksistler 12 Eylül rejiminin çizmesi altında iken onlara sürekli vuranlar olduğunda vurulur. Düşkünlüklerinin nedeni sosyalistlerin 12 Eylül’de karşılaştıkları gibi şiddet ve baskı altında olmaları değil, kendi budalalıkları olunca vurulur.
Belki okuyucularımız anlamıştır: Sol liberallerden söz ediyoruz. Bizim çeyrek yüzyıldır karınca kararınca mücadele ettiğimiz sol liberalizm bugünlerde tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşıyor. Daha önce defalarca çuvalladı sol liberaller. Teorik ve politik eleştiriler karşısında çuvallamaktan söz etmiyoruz. O alanda zaten çeyrek yüzyıldır dişe dokunur tek bir cevap veremediler Marksistlerin eleştirisine. Sözünü ettiğimiz, gerçekliğin, somut dünyanın gelişmelerinin kendilerini tekzip etmesi anlamında çuvallama. Bunların her birine yaşandığı dönemde işaret ettik. Hiçbirine cevap veremediler. Ama şimdi bütün 2000’li yılların politik projesi çöküyor. AKP MHP’leştikçe Taraf’ın ve Radikal’in yazarları perişan bir ruh durumuna düşüyor. Söyleyecek kelime bulamıyorlar. Eski sevgiliye sitemden başka! Kendi düşen ağlamaz!
Bu teorik-politik iflasın ayrıntılarına girmenin yeri burası değil. Biz bu kısa köşe yazısında sadece üç noktaya değineceğiz. Birincisi, bu düşüş anı aynı zamanda bir itiraf anı oldu. Geçmişte biz sol liberallerin AKP’yi desteklediğini her söylediğimizde somut olarak eleştirdiğimiz kişi ya da kişiler ya homurdanıp anlaşılmaz şeyler söylüyordu, ya da “nereden çıktı bizim AKP’yi desteklediğimiz?” diye celalleniyorlardı. Şimdi “dökülüyorlar”. Sadece berbat durumda olmak anlamında değil, içlerinde sakladıklarını dışa vurmak anlamında. Baskın Oran “bak artık desteklemeyiz” diyor, Cengiz Çandar “önemli destek yitiriyorsun” diye uyarıyor, Ahmet Altan “ne delikanlıydın, yine öyle olsana” diye nostaljik takılıyor. Ama hepsi, yitirmekte olduğu sevgilisine “benim kıymetimi bilmedin” diyen zavallı aşık diliyle Erdoğan’a ve AKP’ye bağlılığını itiraf ediyor. Neden yıllarca yalan söylediniz? Neden soldaki insanları aldatmayı seçtiniz? Kendi politikasını itiraf edemeyen insan utanılacak bir iş yapmıyor mudur?
İkinci nokta, özeleştiri yokluğu. Sol liberallerin son haftalarda Erdoğan ve AKP konusunda yazdıklarını okuyun. Bütün yazdıkları karşı tarafa saldırı. Terk edilmiş aşığın hırçınlığı. Ama çuvaldızı kendine batırmaya zahmet eden kimseyi görebiliyor musunuz? Gözümüzden kaçtıysa dikkatimizi çeksin biri böyle bir özeleştiri varsa, şapka çıkarırız. Ciddi ciddi tartışırız bile özeleştirinin derinlik derecesine bağlı olarak. Ama hayır! Marksistleri dogmatik olmakla suçlayan sol liberaller, gerçekler kendi dogmalarını defalarca yerle bir ettiğinde hiçbir biçimde küstahlıklarından vazgeçmediler, kibirli üsluplarıyla hep kendilerini haklı saydılar. Gerçeklik yanlıştı zahir!
Üçüncü nokta ise politik olarak işsiz kalmış olan sol liberalleri münhal olduğu düşünülen bir işte istihdam etme girişimiyle ilgili. Mesele şu: Sol liberallerin bir bölümü de Kürt hareketinin yamacında konumlanmıştır. Bunların en erkân-ı harp akıllısı Veysi Sarısözen, şimdi AKP’nin yarı yolda bıraktığı ideolojik yol arkadaşlarını Kürt hareketinin yanına çağırıyor. Sol liberallerin yeniden Kürt hareketinin yanında kamp kurması korkunç bir olasılıktır. Kürt hareketi buna karşı çıkmalı, bu insanların bütün 2010 yılı boyunca anayasa tartışmasında AKP’nin yanından kendisine saldırdığını, eğer kendisine yanaşacaklarsa bunun Kürt hareketini evcilleştirmek amacıyla olacağını hatırlamalıdır.
Bizim kanaatimiz, Erdoğan ve AKP’nin MHP’leşmesi sadece taktik bir dönüş olarak tecelli ederse, sol liberallerin hiç utanmadan yuvaya geri döneceğidir. Yani geçici, konjonktürel bir işsizlik söz konusudur. Yok Erdoğan ve AKP yeni yollarında seçim sonrasında da kararlı olarak yürüyecek olurlarsa, sol liberaller CHP’de Tarhan Erdem gibilerinin ortağı olmaya yönelebilirler. Kürt hareketine yanaşsalar bile bu hiçbir zaman onları tatmin etmez. Çünkü mücadele içindeki bir halk onlara bir numara büyük gelir her zaman. Onlar düzen insanlarıdır çünkü!
Tarihi TKP’nin likidasyonunun bir numaralı sorumlusu Nabi Yağcı, referandumda yaşanan süreç için “devrimsi” demiş, öteki sol liberallerin de takdirini kazanmıştı. Şimdi kendisine öneriyoruz: devrimsi gelişmeden sadece üç-dört ay sonra yaşanan bu gelişmeye de güzel bir ad bulsun. Mesela “karşı devrimsi”!