Öz savunma yaşatır! Emekçi kadınlar en öne!
İstanbul Sözleşmesi tek başına kadınları korumaya yetmese de taraf devletlere kadınların şiddet karşısında korunması için belli yükümlülükler getiriyor. Bu da şiddetin önlenmesi, kadınların şiddet karşısında ayrım yapılmaksızın korunmasına yönelik düzenleme ve tedbirler anlamına geliyor. Sözleşmeden çıkmak ise bu uluslararası sözleşmenin getirdiği yükümlülükleri artık tanımıyorum demektir, şiddetin faillerini cesaretlendirmektir, failleri koruyup kollayan sistemin önünü açmaktır. İşte bu sebeple de Erdoğan’ın bir gece yarısı yayınlanan cumhurbaşkanı kararı ile Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıktığı açıklamasının ardından kadınlar kendilerini çok daha fazla nefsi müdafaa altında hissediyorlar. Ve içinde bulunduğumuz bu durum bir kez daha, mücadele ile kazanılmış haklara, yasalara, yönetmeliklere sahip çıkarken, esas güvencenin örgütlü güç olduğunu, kadınların ancak bu şekilde şiddetten korunabileceğini gösteriyor.
Şiddete karşı örgütlü bir güçle mücadele etmenin anlamı aslında çok geniş. Elbette, meydanlarda, eylem alanlarında, örgütlü bir şekilde haklarımızı savunmaktan, bizim olanı elimizden almaya kalkanların taarruzunu hep birlikte püskürtmeye çalışmaktan bahsediyoruz. Kadınların sesini kısmak için önlerine çıkarılan barikatları hep birlikte yıkmaktan, meydanlarda dayanışmayı yükseltmenin gereğini ifade ediyoruz. Ama kastımız sadece bunlarla sınırlı değil. Çok daha öte. Ve yaygınlaştığı, güçlendiği ölçüde de şiddete karşı mücadelede kadınları güçlendirmek, şiddeti engellemek bakımından pratik anlamda çok da etkili.
Örgütlü bir şekilde hareket etmek, fabrikada, iş yerinde tacize, mobbinge, ayrımcılığa, şiddete maruz kaldığımızda, bu davranışı hep birlikte mahkûm etmek, maruz kalan kadın arkadaşımızla dayanışma içine girmektir aynı zamanda. Örgütlü bir şekilde hareket etmek, yeri geldiğinde, şiddet tehdidi ile karşı karşıya kalan kız kardeşimizi sokakta yürürken yalnız bırakmamaktır. Kadınların öldürüldüklerinde cebinden çantasından çıkan koruma kağıtlarına rağmen onu korumayan devletin yokluğunda, yardım istemek için aradığı karakoldan polis bir türlü gelmediğinde ya da laf olsun diye gelip hiçbir şey yapmadan gittiğinde birbirimize sahip çıkmaktır. Erkek şiddeti kapısına dayanıyorsa, o kapının ardından yalnız beklememesi için belki de evinde birlikte nöbet tutmaktır, dayanışma göstermektir. Sokak ortasında bir kadın şiddete maruz kalıyorsa kimsenin seyirci kalmaması, müdahale ederek şiddeti savuşturması öz savunma fikrinin yaygınlaşması, kadınlara cesaret ve güven verecek öz savunma örgütlenmelerinin nerede ne kadar güç varsa o güçle kurulması için mücadele etmektir. Fabrikalarında, iş yerlerinde sendikalı olarak çalışan kadınların, kendi sendikalarını bu yönde eğitimler organize etmesi, pratik adımlar atması için hep birlikte seferber etmeye çalışmasıdır.
Örnekler farklı durumlar için çok çeşitli şekillerde arttırılabilir. Önemli olan bu meselede durumdan vazife çıkarmak, kadınların yaşamını şiddete karşı nasıl savunmak gerekirse ona yönelik araçları ve mekanizmaları geliştirmektir. Bu sağlanabildiğinde her türlü yasadan da, yönetmelikten de, sözleşmeden de daha etkili olacak, dahası esas bu güç bugün kağıt üzerinde kalan yasaların, yönetmeliklerin uygulanmasını sağlayacaktır. Sadece haklarımızı ve kazanımlarımızı koruyup geliştirmek için değil, yaşamımızı da bugünden korumak için gereken, emekçi kadınların öncülüğünde örgütlü gücün ve öz savunmanın el ele yürüdüğü bir mücadeleyi adım adım inşa etmektir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2021 tarihli 139. sayısında yayınlanmıştır.