Nafaka hakkının revize edilmesine hayır! Kadınlar bir kez daha güvencesizliğe itiliyor!
İstibdad rejimi kadın düşmanı politikalarına senelerdir rafta beklettiği nafaka yasası ile bir yenisini ekleme hazırlığında. 6. Yargı Paketi kapsamında meclis gündemine getirilmesi düşünülen yasanın taslağı henüz açıklanmış değil; ancak yoksulluk nafakasına süre kısıtlamaları getirilmesi veya devletin nafakanın bir kısmını üstlenmesi gibi seçenekler konuşuluyor. Halihazırda eşitsiz ve ağır ekonomik koşullarda hayatını sürdüren kadınları daha da güvencesizliğe itecek bu yasaya tek sesle karşı çıkılması gerekiyor.
“Süresiz nafaka” değil “yoksulluk nafakası”
Her ne kadar kadınlara on yıllarca verilen nafakalar yüzünden yaşanan mağduriyetlerden bahsedilse de medeni kanunun mevcut nafaka maddeleri zaten belirli şartlara bağlı. Buna göre boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, diğerinden daha kusurlu olmamak kaydıyla nafaka talep edebiliyor. Yani kadınların nafaka alabilmesi, yoksulluğa düşme şartına; nafaka tutarı da karşı tarafın ekonomik gücüne bağlı. Halihazırda hükmedilen nafakalar da 200 ila 500 lira aralığında. Üstelik hükmedilen tutarın yeniden dava açarak azaltılması veya nafakanın kaldırılması istenebiliyor. Dolayısıyla ortada ne süresiz nafaka hakkı ne de emekçi kadınları ihya edecek paralar var.
Kadınlar boşanma sonrası neden yoksulluğa düşüyor?
Esas olarak dikkat çekilmesi gereken kısım, yasa maddesinde hak sahibi olarak “kadın” denilmemesine rağmen nafakanın kadınların kullandığı bir kurum olması. Neden boşanma sonrası erkekler tarafından talep edilmiyor da yoksulluk nafakası talep edenlerin neredeyse tümü kadınlardan oluşuyor? Kadınlar erkeklerle eşit koşullarda bir işe, sosyal hayata, ev içi iş bölümüne sahip olmadıkları için, boşanmalardan etkilenenler de kadınlar oluyor. Kadınların işgücüne katılım oranı TÜİK verilerine göre %30’larda seyrediyor. İşe alınırken erkeklerin muhatap olmadıkları ayrımcı uygulamalarla karşı karşıya kalan kadınlar, kimi zaman küçük çocuğu varsa işe dahi alınmıyor. Fabrikalarda, işyerlerinde esnek ve güvencesiz çalıştırıldıkları yetmezmiş gibi işyerinden eve gelip bir de temizlik, yemek ve çocuk bakımını üstlenenler, ev işleri nedeniyle seneler boyu işe giremeyen, belli bir zaman geçtikten sonra “tecrübesizlik” ya da yaş sınırı gerekçesiyle işe alınmayanlar da kadınlar oluyor. Ev içi emeği karşılıksız kullanılan kadınlar TÜİK tarafından resmi olarak işgücü bile sayılmıyor. Kadınların bu sistemde boşanma sonrası yoksulluğa düşmemesi mümkün mü?
Nafaka yetmez; eşitlik ve iş güvencesi istiyoruz!
Devletin nafakanın bir kısmını üstlenebileceği de konuşuluyor. Elbette devletin yoksulluğa düşen kadınlara yardımda bulunması gerekir. Fakat kadınları her alanda toplumdan dışarı itmeye, eve ve mutsuz evliliklerine hapsetmeye çalışan, işçiye emekçiye ayırdığı fonları patronların yağmasına açan istibdad rejimine güvenilmesini beklemek söz konusu olamaz. Aynı şekilde emekçi kadınların içerisinde bulunduğu maddi koşullar göz ardı edilerek kağıt üzerinde tartışmalar da kabul edilemez. Kadınlara güvence sağlanmadan nafaka hakkının kısıtlanması, sadece yoksul emekçi kadınları daha da yoksullaştıracaktır. Nafaka hakkının revize edilmesinden ziyade tartışılması gereken tüm emekçi kadınlara iş güvencesi ve eşit işe eşit ücretin sağlanmasıdır. Kadınların üzerine yıkılan görevler devlet tarafından üstlenilmeli, her işyerine kreş, mahallelere çamaşırhaneler ve yemekhaneler açılmalıdır. Ev işleri ve çocuk, yaşlı, hasta bakımı gibi işler kadınların üzerindeki, her hanenin kendi başının çaresine bakarak çözmeye çalıştığı işler olmaktan çıkarılmalı, devletin sorumluluğu ve finansmanı altında olmalıdır. Ne istibdad rejiminin kadın düşmanı politikalarına geçit verebiliriz ne de erkek egemen kapitalist sistemin kadınlara biçtiği hayata boyun eğebiliriz. Kadınların kurtuluşu için örgütlenmeye, mücadeleye!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2022 tarihli 149. sayısında yayınlanmıştır.