Haklı kadınların haksızlığı
Milletvekili seçimlerinin yaklaşması ve partilerin aday adaylığı başvurularını almaya başlaması ile birlikte, mecliste kadın milletvekili sayısını arttırmaya yönelik kampanyalar da gündeme geliyor. AKP, CHP ve MHP gibi partiler mecliste daha fazla kadın milletvekili görmek istediklerini söylüyorlar. Hatta AKP ve CHP bunun için kadınların aday adaylığı başvuru ücretlerinde indirim bile yaptı. Onların samimiyetlerini, kaç kadın milletvekili adayı çıkaracaklarına ve daha da önemlisi kadınları kaçıncı sıradan listeye koyacaklarına bakarak göreceğiz. Ama MHP’nin başvuru ücretleri için bile kadınlar lehine bir düzenleme yapmaması şimdiden bu isteğinin sözden öteye geçmeyeceğini gösteriyor.
Elbette bizim derdimiz burjuvazinin siyasi güçlerinin samimiyetini ölçmek ya da onlardan kendi deyimleriyle “kadınların siyasete katılımı”nın artması için medet ummak değil. Çünkü ne bu partilerin kadın milletvekili sayılarının artması ne de politik yönelişinden bağımsız olarak kadınların siyasete daha fazla oranda katılımı, kadınların yaşadığı sorunların giderilmesi yönünde otomatik olarak daha fazla adım atılması anlamına gelmiyor. Mesele sayının artması ile bitmiyor. Tek başına kadın olmak da yetmiyor. Öyle olsa meclis oturumlarında sınırlı sayıda kadın milletvekilinin, kadın sorununun çözümüne yönelik yaptıkları önerilere, erkek vekillerle yaptıkları kıyasıya tartışmalara şahit olurduk. Ama aksine hafızalarımıza kazınan başta Kadın ve Aileden sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf ve CHP’li Canan Arıtman gibi isimler olmak üzere bir dizi kadın vekilin ağzından dökülen erkek egemen, cinsiyetçi ifadeler oldu.
Her dönem olduğu gibi, başta Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA.DER) olmak üzere, burjuva feminizminin bir dizi temsilcisi bu yüzeysel ve şematik anlayışı sürdürerek “Mecliste 275 kadın milletvekili” sloganıyla bir kampanya başlattılar. “Haklı Kadın Platformu” adı altında bir araya geldiler. Bu platformun içinde kimler yok ki! TÜSİAD Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu, Anadolu Girişimci İş Kadınları Dernekleri Federasyonu (AGİFED), Kadın Girişimcileri Destekleme Derneği (KAGİDER), Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Türk Kadınlar Birliği, İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Derneği, Türkiye Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu gibi bir dizi kurum. Bunların yanı sıra medyada “Kadına şiddet uygulayan erkek değildir” sloganıyla yer alan ve Cnntürk, NTV ile Hürriyet tarafından yürütülen kampanyanın örgütleyicileri, Leyla Alaton, Vuslat Doğan Sabancı gibi sermaye temsilcileri ile Gülben Ergen, Sertab Erener gibi ünlüler de yer alıyor. Ha, bir de Uçan Süpürge gibi feminist hareketin içinde yer alan ama çalışmalarını esas olarak lobicilik ve projecilik üzerine kuran kurumlar da var.
Lüks otellerde yaptıkları toplantılarla hedeflerini açıklayan Haklı Kadın Platformu, en çok kadınlar mecliste yeterli oranda temsil edilmediği için çalışma yaşamına katılımlarının da olması gereken düzeye ulaşamadığını vurguladılar. İlk bakışta isimleri gibi haklılar aslında. Kadınlar mecliste daha fazla oranda yer almalı. Ama Ümit Boyner’in, Leyla Alaton’un, Vuslat Doğan Sabancı’nın değil, bu düzenden hiçbir çıkarı olmayan kadınların, işçilerin ve gençlerin temsilcisi olarak. Meclis kürsüsünü partilerin siyasete katılım vitrini değil, emekçilerin ve ezilenlerin mücadelesinin sesinin taşınacağı bir kürsü olarak kullanacak kadınlar olarak. İşgücüne de daha fazla oranda katılmalı. Ama sendikalı, sigortalı, güvenceli çalışma koşullarına sahip olarak. Haklı Kadın Platformu’nda yer alan kadın patronların kaçının fabrikalarında, işyerlerinde çalışan kadınların bu haklara sahip olduklarını, kaçında işten çıkarmalarda en önce kadınların kapının önüne koyulduğunu, kaç işyerinde yeterli kreş imkânı olduğunu çıkarsak, o zaman kimin haklı kimin ikiyüzlü olduğu da ortaya çıkacaktır.