Hak verilmez alınır! Mücadeleyle, örgütlü güçle!

Asgari ücret zammından sonra özellikle Ocak Şubat dönemi işçi sınıfı mücadeleleri açısından bir yükselişe sahne oldu. Bu dönem şirketlerin kendi zamlarını açıkladıkları aylar olduğu için, işçiler üretimden gelen güçlerini kullanarak patronlarla ücret pazarlığına girişti, bir bilek güreşine tutuştu. Günler içinde dalgalar halinde eylemler farklı sektörlere yayıldı. Çünkü işçi sınıfı içinde farklı bölükler birbirinden görüyor, birbirinin deneyiminden öğreniyor. Bir fabrikada, işyerinde patronlar düşük zamlarl

Asgari ücret zammından sonra özellikle Ocak Şubat dönemi işçi sınıfı mücadeleleri açısından bir yükselişe sahne oldu. Bu dönem şirketlerin kendi zamlarını açıkladıkları aylar olduğu için, işçiler üretimden gelen güçlerini kullanarak patronlarla ücret pazarlığına girişti, bir bilek güreşine tutuştu. Günler içinde dalgalar halinde eylemler farklı sektörlere yayıldı. Çünkü işçi sınıfı içinde farklı bölükler birbirinden görüyor, birbirinin deneyiminden öğreniyor. Bir fabrikada, işyerinde patronlar düşük zamlarla krizin faturasını işçiye kesmeye mi kalktı, işçiler de bunu kabul etmeyerek birlikte hareket edip fiili eylemlerle, üretimden gelen güçlerini kullanarak talep ettikleri ücreti patrondan söke söke aldı mı, o zaman kendilerine dayatılan sefalet ücretini kabul etmek istemeyen biz de varız diyor. Aynı yolu tutuyor. “Hak verilmez alınır” gerçeğini görüp hakkını almak için mücadeleye girişiyor.

Bu eylemlerin temel talebi ücret artışı ise, tetikleyicisi de her gün gelen zamlar, enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında ücretlerin günden güne biraz daha erimesiydi. Enflasyon artmaya devam ediyor, çarşı pazar her gün biraz daha el yakıyor, mutfaktaki sönmeyen yangın doğalgaza, elektriğe yapılan zamlarla bütün evi sarmış durumda. Hâl böyle olunca, asgari ücrete yıl ortasında zam yapılması ihtimali konuşulmaya başladı. Bugün içinde yaşadığımız ekonomik ortamda asgari ücrete zam yapılması bir zorunluluktur. Ayrıca mesele sadece asgari ücretle çalışanlarla da sınırlı değil. Ücret zammı, geçinemiyoruz diyerek meydanları dolduran kamu emekçilerinin de talebi, işçi sınıfının diğer kesimlerinin de beklentisi. Ama beklemekle olmuyor, talep etmek, taleplerimiz etrafında mücadele etmek gerekiyor.

İşçi havzalarında herkesin çalışmak istediği, “oranın şartları çok iyi” dediği fabrikalar vardır. Bakın, hepsi de sendikalı, örgütlü fabrikalardır. Ama hepsinin asıl ortak noktası patronları silkeleyen, işçinin gücünü patronlara gösteren mücadelelerin yaşandığı işyerleri olmalarıdır. Mesela Tuzla’da HT Solar fabrikasında parmakla gösterilecek bir sözleşme imzalanıyorsa, en düşük ücret 9 bin lirayı geçiyorsa bu patronun cömertliğinden değil fabrikaya sendikayı 3 günlük işgalle sokan, birliğini koruyan, üretimden gelen gücünü kullanmasını bilen işçilerle karşı karşıya olduğunu bilmesindendir.

MESS sözleşmesine baktığınızda dahi zam oranları istendiği kadar olmasa da örgütsüz fabrikalara göre bu fabrikaların ne kadar avantajlı olduğu ortadadır. Hiçbir şey olmasa bugün milyonlarca asgari ücretli hükümetten ikinci bir zam beklerken sendikalı ve toplu sözleşmeli işyerlerinde işçiler yıl içinde enflasyon zamları almaktadır. Bu haklar da verilmedi alındı. Koçlar, Sabancılar, Renaultlar, Mercedesler çok mu cömert? Tam tersine hangi hakkı nasıl tırpanlarız nereden nasıl kesinti yaparız diye gözlerini açmış fırsat kolluyor hepsi. Ama 2015 yılının işgalli grevlerinin anısı hâlâ taze. Patronlar da Türk Metal’in sendikacıları da işçinin karşısında bir şekilde ayağını denk almak zorunda.

İşçi sınıfı mücadele ettiğinde ve o mücadeleyi örgütlü bir şekilde verdiğinde, asgari ücret ne kadar olacak, yıl ortasında zam yapılacak mı, ne kadara çıkacak diye kimsenin iki dudağı arasından çıkacak sözü beklemek zorunda kalmaz. İşyerlerinde patronlara taleplerimizi dayatan ve kazanan örgütlü güçtür. Asgari ücretin açlık ücreti olmasına karşı hükümete taleplerimizi dayatmak için, EYT’ye, 3600 ek göstergeye kalıcı ve gerçek çözümler bulmak için çok daha örgütlü olmak ve mücadeleyi büyütmek gerektiği, işçi, kamu emekçisi, emekli, işsiz el ele vermek gerektiği açıktır. Ne demiştik? Hak verilmez alınır! Mücadeleyle, örgütlü güçle! Dipten gelen dalganın bentleri yıkıp aşmasıyla, sektörleri aşan tüm sınıfı kapsayan, işyerlerinden meydanlara taşan bir mücadeleyle, sendikal alandan siyasal alana doğru yükselen bir sınıf örgütlenmesiyle!

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2022 tarihli 151. sayısında yayınlanmıştır.