Türban tartışmaları: Grev okulu devlet okulundan daha özgürleştirici! (06-02-2008)
Kadın başörtüsü esaretini kendi eliyle kaldıracak!Türban, başörtüsü, çarşaf ya da burka, tesettür bütün tarih boyunca sadece Müslüman toplumlarda değil her çeşit toplumda erkeğin kadın üzerindeki hakimiyetinin bir biçimi ve simgesi olageldi. Hayatın zorunlulukları dolayısıyla kadını 24 saat eve kapatamayan toplum, dışarı çıktığında onu örtüler altına kapattı. Kadın, mülkiyetin sürekliliğinin korunması ve toplumsal işbölümünde ezik yerinin devamı için erkeğin mülkiyetinin bir parçası haline getirildi. Kapitalist toplumun son iki yüzyıldır yarattığı büyük toplumsal değişim içinde kentleşme ve kadın işgücünün toplumsal üretime çekilmesi, farklı toplumlarda farklı biçimlerde yaşandı. İster burjuva temellerde, ister proleter, bir devrim sürecinin parçası haline gelen kadınlar, başörtülerini ve başka örtülerini kendileri yırtıp attı. Türkiye gibi devrimi ve toplumsal değişimi emekçi sınıfları dışlayarak yaşayan toplumlarda kadın kitlelerinin davranışı farklılaştı. Kimi sınıf ve katmanlardan kadınlar, hızla ve erkenden toplumsal yaşamın bir parçası haline geldikleri için başlarını açtılar. Kimi sınıf ve katmanlar ise hızlı kentleşmenin kendilerini fırlattığı metropollerin gaddarlığı karşısında eski dini, ahlaki ve kültürel değerlerini yeni biçimlerde korumakla yetindiler. Türban bu anlamda köyün başörtüsünün kent koşullarına uyarlanmış bir biçimidir. Bugün artık sadece yükselen İslami burjuvazinin kadınlarının ve onun siyasi akımlarının (Milli Görüş, AKP vb.) kadın temsilcilerinin değil, yaygın biçimde işçi sınıfı içindeki kültürel bakımdan daha muhafazakâr katmanlardan kadınların da başını örtüyor.
Din halkın afyonu olduğu gibi aynı zamanda
kadının erkeğe esaretini devam ettiren bir ideolojik araçtır. Kadının
toplumsal üretime girdiği, sokağa çıktığı durumlarda bile yabancı erkeklerden
gizlenmesini dayatan anlayış, kadının erkeğe ait olduğunu söyleyen
cinsiyetçiliğin koyu biçimlerinin ifadesidir. Kadınların kurtuluşu ancak
kadınların kendi üzerlerinde hiçbir otorite kabul etmemesiyle mümkün
olacaktır. Erkeğin kadını ezdiği bir toplumda doğmuş olan bir din kadına
başını örtmesini söylüyor olsa bile, aklını kullanan bir kadın bunun kabul
edilemez olduğunu kavrayacaktır. Kadının binyılların ezilmesinden kurtuluşu
kendi mücadelesinin ürünü olmak zorundadır.
Öyleyse türbana karşı yılmaz bir ideolojik
mücadele vermek gereklidir. Herkesin dini kendine, ama kadının esaretine
hayır!
Tabii yalnızca türbanı atmakla özgür olunmuyor!
Kadının üzerinden sadece türbanı değil her şeyini çekip alan, çıplak bedenini
metalaştıran ve nesneleştiren, onu böyle tahakküm altına alan burjuva
dünyasından da kurtulmak gerekiyor. Kadının özgürleşmesi, bedeninin, dinin ve
sermayenin tahakkümünden kurtulmasıyla gerçekleşecektir.
|