Tulumsuz işçi de olur (17-10-2007)
İşçi ağabeyimizin bileğindeki zincirleri kopartışının görkemine hiçbir diyeceğimiz olamaz. Peki ya kafamızı, beynimizi saran zincirler… Kafa emekçilerinden bahsediyorum. Tüm gün çalışıp sefalet ücretlerine talim eden, müşteri temsilcisi, bankacı, mühendis gibi etiketlere kanan, tulum değil de takım elbise falan giyince kendini üst sınıftan zanneden, bildik patron yalakalığına “kariyer planlaması” diyen, okuduğu okulların kuş kondurduğunu sananlara sözüm. Tulum giymesek de bıyıklı olmasak da işçi olduğumuzu, sömürüldüğümüzü anlamak için illâ kriz çıkması ve işten atılmamız mı gerekiyor? Madem o kadar okul okuduk, uyanık, açıkgöz geçiniyoruz, biraz da bizi sömüren ama sömürdüğü kadar da hayallerle kandıran bu düzene karşı uyanık olmanın, kafa emeğiyle çalışan işçiler, emekçiler olduğumuzun farkına varmanın zamanı gelmedi mi? Ama bunun için zincirleri kırmak gerek. Aynı o pankarttaki ağabeyimiz gibi. Ama ne bıyıklara ne de pazulara ihtiyacımız var. Bize tek gereken sınıf bilinci!