Toplu görüşmeleri topluca protesto etseydik! (30-09-2007)
KESK geçen yıl toplu görüşme masasını terk ederken bu görüşmelerin bir orta oyununa dönüştüğünü ilân etmişti. Devletin görüşmelerdeki niyetini teşhir etmesi bakımından bu oldukça anlamlı bir çıkıştı. Ama aslında toplu görüşmeler orta oyununa dönüşmemişti, çünkü 2001 sahte sendika yasasının ardından yapılmaya başlanan toplu görüşmeler zaten başından beri bir oyundu, başından beri danışıklı dövüştü. Hükümet ve yetkili konfederasyonlar görüşüyor, fakat son söz daima Bakanlar Kurulu'na kalıyordu. Onlar da İMF'ye önceden verdikleri sözler doğrultusunda belirlenen zam oranlarını sadece duyuruyorlardı.
Toplu görüşme komedisinin zeminini oluşturan 4688 sayılı sahte sendika yasasına karşı sokaklarda direnen, bu yasayı geri çektirmek için seferber olan tek konfederasyon KESK'ti. Dolayısıyla emekçilerin haklarını savunabilecek, grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkını gerçekçi bir şekilde talep edebilecek olan tek örgüt de yine KESK'tir. Bu yıl da masaya oturmayarak toplu görüşmeleri protesto eden KESK'in, bu kadar meşru bir zeminde bile üyelerini harekete geçirebilmek için ciddi bir çaba harcadığını söyleyemeyiz. Aksine bu yıl da geçen yıl olduğu gibi alt yapısı örülmeden, taban örgütlenmesine girişilmeden, üyelere danışılmadan, aşağıdan yukarıya bir planlama yapılmadan tepeden eylem kararları alındı. Hatta karar alındıktan sonra bile bunu tabana yayma gereği duyulmadı.
Oysa ki gündem birebir emekçinin hakları. İki milyonun üzerinde kamu emekçisi yoksulluk sınırının altında ücret alıyor. Bu yıl da hükümet yine 2+2'lik zamla sefalet ücreti öneriyor. Yıllar boyu süren mücadeleler sonucu kazanılmış olan haklar masaya yatırılıyor ve tartışma konusu yapılıyor. Emekçileri bir araya getirebilmek için bundan daha haklı bir zemin düşünülemez.
Ancak bugün kamu emekçileri hakkını aramak için KESK'le birlikte yollara düşmedi, taleplerini sokaklarda haykırmadı. Çünkü bir süredir emekçilerin sendikalara olan inancı sarsıldı. Bunda 4688'in olduğu kadar sendika bürokrasisinin de payı var. Uzun zamandır en ufak bir kazanıma dahi imza atılamamasının sorumluluğu biraz da KESK bürokrasisinde değil midir? Küçük görünen somut sorunlar etrafında emekçileri örgütlemek için hiçbir girişimde bulunmayan, üyelerin eleştiri ve taleplerini dinlemeyen KESK yönetimi, bugün neredeyse yalnızdır. O yüzden de sadece konfederasyon ve şube yöneticilerinin bir kısmının katıldığı eylemler "örgütleyebilmektedir". Tıpkı toplu görüşmeler sürecindeki iki günlük yürüyüş gibi. Bu yürüyüşte de bir süredir olduğu gibi sadece şubelerden ikişer yönetici ve genel merkez yöneticileri yer aldı. Oysa bu kadar önemli bir gündemde düzenlenen böyle bir yürüyüş için ciddi bir seferberlik başlatılmalı, Ankara kamu emekçileriyle adeta alay eden hükümetin başına yıkılmalıydı. Fakat aksine emekçilerin yürüyüşü olması gereken bu eylem, bürokrasinin yürüyüşüne dönüştü. Eğer tabandaki emekçiler bu duruma bir an önce müdahale etmezse, bu böyle devam edeceğe benziyor...
Bu noktada Sınıf İçin Sendika diyenlere, sınıf mücadeleci sendikacılara büyük görevler düşüyor. Tabandan gelen sesi duyulabilir kılmak, sendikanın yönelişinin bu doğrultuda belirlenmesini sağlamak elimizde. KESK, kamu emekçilerinin gerçek mücadele örgütüdür. Bugün KESK'i ayağa kaldırmak ve yeniden sınıf mücadeleci bir yapı haline getirmek mümkündür. Tabandaki hassasiyetleri göz ardı etmeyen, emekçilerin sorunlarını küçümsemeden ele alarak aşağıdan yukarıya eylemler örgütleyen bir KESK muhakkak ki güçlenecektir. O zaman on bir işkolunun sadece birinde değil, büyük bir kısmında yetki kazanan KESK'in toplu görüşme masasına oturmayarak alternatif eylemler örgütlemesi elbette ki çok daha güçlü bir etki yaratacaktır.
Sınıf İçin Sendika Diyor ki:
*KESK'in toplu görüşmelere katılmama kararı doğrudur. Ancak doğru kararlar da olsa bunların tabana hiç danışılmadan, örgütlenmesine girişilmeden alınması ve altının hiçbir şekilde doldurulmaması yanlış bir tutumdur.
*KESK'e olan güvenini kaybeden emekçileri geri kazanmak bu konfederasyonun öncelikli görevidir. Bunun için küçük de olsa bazı sorunların üzerine ciddi bir örgütlülükle giderek bazı kazanımlar elde etmek, bunun yanı sıra da yüzünü üyelerine dönerek yıllardır yapılan eleştirileri dikkate almak zorundadır.