Paralı eğitime hayır! (En azından piyasa faizi uygulansın) (30-09-2007)
2005–2006 öğretim dönemi için katkı kredisinden faydalanan öğrenci sayısı 505.348, aynı dönem için öğrenim kredisinden faydalanan öğrenci sayısı ise 569.276’dır ki bu Açık Öğretim Fakültesi hariç yüksek öğrenime devam eden öğrencilerin yaklaşık yarısına tekabül etmektedir. Bu krediler için üniversitelere ve öğrencilere 2007 yılında toplam 1.187,7 milyon YTL ödeme yapılması planlanmaktadır (Kredi Yurtlar Kurumu 2006 Yılı Faaliyet Raporu).
Buraya kadar her şey güzel görünmektedir. Dışarıdan bakıldığında durum, ta Anadolu’nun bağrından kopup gelmiş, ana babasının göndereceği üç kuruş harçlıkla idare etmek zorunda olan gariban, yarının aydınlık Türkiye’sinin aydın bir bireyi olacak üniversite öğrencisi için az da olsa bir maddi destek sağlanmış, “Devlet Baba” evladına koltuk çıkmış gibi görünebilir. Yukarıdaki istatistiklere bakarken kullanılan “bilmem kaç bin öğrenci krediden faydalandı” benzeri cümleler sizi yanıltmasın. Neticede ödenen paralar kredidir ve emri hak vaki olmazsa okul bittikten 2 yıl sonra evinize gelecek kalp krizi gibi bir tebligat ya da haciz hayatınızı karartabilir. Zira yukarıdaki istatistiklerin sizinle paylaşmak istediğimiz bir de karanlık yüzü var.
YILLAR | TAHSİLAT(Milyon YTL) |
1962-2002 | 27,4 |
2003 | 22,6 |
2004 | 88 |
2005 | 164 |
2006 | 238,2 |
TOPLAM | 540,2 |
Şimdi bu yazıyı okuyup da zamanında aldığı krediyi çarçur edip şimdi hatırlayanlar YURTKUR’un sitesini telaşla ziyaret edecek, aylar önce benim karşılaştığım ürkütücü manzara ile karşılaşacak ve kendisini masaldaki ağustos böceği gibi hissedecektir.
Biraz hafızamı zorlayarak biraz da internette araştırarak üniversiteyi okuduğum dört yıl boyunca yaklaşık 1.450 YTL (geçmiş gün, tam hatırlayamıyorum) öğrenim kredisi aldığımı hesapladım (1999 yılı için aylık 15 YTL 2003 yılı için aylık 65 YTL). YURTKUR’dan öğrendiğim kadarıyla da ödemem gereken toplam tutar 4.094,32 YTL. Bu tutar 31.12.2006 itibari ile üçer aylık eşit taksitlerle 2009 Martına kadar ödemem gereken gecikme faizi hesaplanmamış tutar. İlk olarak böyle bir faiz hesabı yöntem olarak Kemal Sunal’ın Kibar Feyzo filminde Şıh Hazretleri’nin hesapladığı geri ödeme planını andırıyor ve daha önce mesleğim dolayısıyla karşılaştıklarıma hiç benzemiyor dolayısıyla net bir faiz oranı hesaplamak kolay değil.
Ancak (oldukça) kabaca bakarsak 1999–2003 yılları arasında kullandığım anaparayı 2006–2009 yılları arasında geri ödemem
|
Kaşıkla verip sapıyla göz çıkarma devrine son!Diplomalı işsizlikler ordusunun her geçen gün arttığı günümüde insanların çalışacak bir iş bulup bulamadıklarına bakmadan mezun olmalarının iki yıl ertesinde böyle büyük bir borç yükü altına girmeleri kabul edilemez. Sözde, öğrencilerin eğitim masraflarını karşılamak için verilen bu krediler, bırakın eğitim giderlerini bir insanın en temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan bile çok uzaktır. Kaldı ki, yapılan geri ödemeler iş bulabilmeyi başarabilen eski öğrencileri bile zorlayacak düzeydedir. Eğitim, parasız ve herkese eşit olarak sağlanması gereken bir haktır.
İcra takibatlarına derhal son verilsin! |
gerekli. Kullanım ve geri ödeme aralığının ortalamasını alırsak 2001 yılında kullandığım 1.450 YTL krediyi 2007 yılında 4.094,32 YTL olarak geri ödemekteyim ki bu 6 yıl için bileşik % 200’e yakın bir faiz tutarı demektir. Bunun üzerine gecikmelerden dolayı günlük olarak hesaplanan gecikme faizi de ilave edilmiş değil. “Harcarken iyiydi değil mi?” diye sorulabilir ama bu dönemdeki TEFE artışı %105’in biraz altında kalmış.
Parasız eğitimden, eğitimin metalaştırılmaması gerektiğinden, üniversitenin işletme, öğrencinin müşteri olmaması gerektiğinden geçtim bari en azından devletin Tahtakale tefecilerine göre biraz daha insaflı olmasını beklemek sosyal devletin falan değil aklıselimin bir gereği değil midir? Okulu bitirmiş, zar zor bir iş bulabilmiş, adam (?) olduğu için ailesinden destek almaktan da imtina eden ama öğrenciliğindeki kiraydı ulaşımdı zor koşulları aynen yaşamaya devam eden bir insandan bir de böyle faiz almak neo-liberal politikaları bile zorlamak olmaz mı?