Marx mı haklıydı, Bernstein mı? (Sungur Savran - 20-02-2008)

2007 Temmuz’unda riskli konut kredileri krizi ufukta belireli beri dünya çapında bankalar salt bu yüzden 135 milyar doları bilançolarından silmiş durumdalar. Bazı bankaların durumu korkunç. ABD’nin en büyük bankası Citigroup altı ayda 25 milyar dolar sildi. Avrupa’nın en büyük bankası İsviçreli UBS ise aynı süre içinde 18,4 milyar zarar yazdı. Temmuz’dan bu yana geçen altı ay içinde emperyalist ülkelerin merkez bankaları uyum içinde piyasaya milyarlarca dolar pompaladı. Ama düşüş durmak bilmiyor. Ocak ayının ilk üç haftasında dünya borsaları ortalama % 20 geriledi. Yani büyük şirketlerin değerinden tam 5 trilyon dolar buharlaştı! Sayıyı tam yazarsak belki daha iyi anlaşılır: 5.000.000.000.000 dolar!

Finans piyasalarındaki bu büyük çalkantıya şimdi dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’nin üretimdeki daralması (resesyonu) eşlik ediyor. Ocak sonu rakamları 2007’nin üçüncü üç ayında % 5 olan büyüme hızının dördüncü üç ayda keskin bir düşüşle % 0,6’ya gerilediğini ortaya koyuyor. İnşaat sektörü % 25 gerileme gösteriyor. İşsizlik aniden % 5’e fırlıyor. Yani mali sarsıntı asıl şimdi bir ekonomik krize dönüyor. Yatırım ve büyüme dünya çapında azalacak, işsizlik ve yoksulluk artacak, üretim araçları atıl yatarken insanlar çocuklarına bakmak için bir iş bulamayacak.

Solda son onyıllarda Marksist yöntemi terk etmiş olanlar hemen itiraz edeceklerdir: “Kapitalizm artık krizleri kontrol altına almayı öğrendi” diyeceklerdir. 1974-75’te, 1979-80’de, 1990-91’de, 1997-2001’de tam da böyle olmadı mı? Deneyim gösteriyor ki, diyeceklerdir, uluslararası burjuvazinin kurumları kapitalist ekonominin mekanizmalarını kontrol altına almıştır.

Bunu söyleyenler, kapitalizmin en güçlü aktörler tarafından bile kontrol edilemeyecek olan anarşik doğasını kavrayamayanlardır. Marksizmi terk etmenin bedeli, kapitalizmi anlamanın ve dolayısıyla devirmenin olanaksız hale gelmesidir. Ama haydi onlar Marksist teoriyi dinlemek istemiyorlar. O zaman bir de olgulara bakalım.

Ocak ayı burjuvazinin kurumları için tam bir paniğin doğduğu ay oldu. İlk üç haftada borsalar muazzam bir düşüş yaşayınca, Bush yönetimi 18 Ocak’ta 160 milyar dolarlık bir destek paketi vaad etmek zorunda kaldı. Beklenebilecek olanın tam tersine, borsalar bu pakete 21 Ocak’ta tam anlamıyla serbest düşüşe geçerek yanıt verdi! Bunun üzerine ABD merkez bankası Federal Reserve, daha olağan toplantısına bir hafta varken gizli telefon görüşmeleriyle aldığı bir kararla faiz oranını son çeyrek yüzyılda görülen en büyük oranda (0,75 puan) düşürdü. Panik! Ardından sekiz gün içinde bir 0,5 puan daha! Panik!

Bu tablo size burjuvazinin duruma hakim olduğunu, ekonomik güçleri kontrol ettiğini mi gösteriyor yoksa umutsuz biçimde günü kurtarmaya çalıştığını mı? Dahası var: Sermayenin sözcülerinin bazıları Federal Reserve’ün izlediği politikayı eleştiriyor, enflasyonu azdıracağını söylüyorlar. Avrupa Merkez Bankası, tam da bu nedenle faiz oranlarını indirmiyor. Yani daha ne yapılması gerektiği tam olarak bilinmiyor. Tam olarak ne yapılması gerektiğini bilmeyenlerin duruma tümüyle hakim olması mümkün mü?

Belki burjuvazi bu sefer de krizin üstesinden gelmeyi başarır. Ama her şey gösteriyor ki, dünya kapitalist ekonomisi bağrında çok ciddi bir depresyon eğilimi taşıyor. Burjuvazinin bu eğilimi her defasında mutlaka kontrol edebileceğini söylemek mezarlıkta ıslık çalmaya benzer. Solda Marksistlere kulak vermeyenler bari burjuvazinin sözcülerini dinleseler. Belki paniğin derecesini duyunca inatlarının yanlış olduğunu anlarlar.

Marx kapitalist üretim tarzının olağan işleyişi içinde, anarşik doğası ve kâr oranının düşüş eğilimi dolayısıyla dönemsel krizleri kaçınılmaz olarak ürettiğini belirtmişti. Bir başka yüzyıl dönümünde 1899’da Eduard Bernstein adında bir Alman sosyalisti Marx’ın yanıldığını, kapitalizmin artık kriz ve savaş üretmediğini iddia etti. Bernstein kitabını yayınladıktan on beş yıl sonra (1914) Birinci Dünya savaşı çıktı, otuz yıl sonra da (1929) kapitalizmin tarihinin gördüğü en büyük ekonomik kriz olan Büyük Depresyon. Kapitalizmi kadir-i mutlak gören bugünün solcularına bu tarihsel komedi hatırlatılır.

Sosyalist hareket ve işçi hareketi bu tür kılavuzlardan kurtulmadıkça yaklaşan büyük depreme hazırlıksız yakalanacaktır.