Kriz, seçim, parti! (İşçi Mücadelesi - 24-07-2007)
Seçimlerin yapılıp yapılmayacağı, yapılsa bile meclisin toplanıp toplanmayacağı belli değil. Kürt halkının temsilcilerini meclise yollama hakkının önünde bugüne kadar yükseltilen engellere yenileri eklenebilir, seçime katılmaları olanaksız hale getirilebilir. Sonunda yeni meclis toplanabilse bile işçiler, emekçiler ve ezilenler kırk satır ile kırk katır arasında seçmeye zorlanıyor: ya AKP ya da CHP-MHP koalisyonu!
İşçi sınıfı ve büyük emekçi kitlelerin burjuvazinin iki kanadından da bekleyeceği bir şey olamaz. İster AKP, ister CHP-MHP hükümet kursun, işçi ve emekçilere İMF tipi saldırıları devam ettirecek. Kürt sorununu siyasi yöntemlerle çözmek yerine savaşı sürdürerek Türk ve Kürt yoksul gençleri kırdırmaya devam edecek. Emperyalizmin bölge üzerindeki planlarına Türkiye’yi taşeron olarak koşmaya devam edecek. Hele halen sürmekte olan darbe tehdidi gerçekleşirse, işçiler ve emekçiler polis ve jandarma baskısı altında en basit haklarını bile savunma olanağından yoksun kalacak.
Bu durumda, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi’nin yaptığı gibi işçi sınıfını darbe taraftarı patronlar partisi CHP’ye oy vermeye çağırmak ona büyük bir kötülük yapmaktır. İç sayfalarımızda CHP seçim bildirgesini inceleyen yazımızda görüleceği gibi, bu parti işçi ve emekçilere bugün muhalefetteyken bile vaadde bulunmuyor, çünkü iktidara geçmenin yolunu patronlara güvence vermekte buluyor. Üstelik, CHP’ye verilen her oy MHP’nin hanesine yazılacak!
Aynı şekilde, demokrasinin korunması adına, beş yıldır emperyalizme ve büyük patronlara hizmette kusur etmeyen AKP’yi çözüm olarak görmek de büyük hatadır. İç sayfalarımızda AKP’nin hükümette olduğu dört buçuk yıl boyunca nasıl işçi düşmanı bir politika izlemiş olduğu açıkça gösteriliyor. AKP aynı yolda devam edeceği vaadini propagandasının merkezine aldığına göre, bu partiye verilecek oylar işsizlik ve yoksulluk olarak geri dönecek!
İşçi sınıfının ve emekçilerin ihtiyacı, patron partilerinin yarattığı bu ikili kutuplaşma oyununu bozmaktır. İşçi Mücadelesi bir yıldır bunu yazıyor. 27 Nisan muhtırasından sonra sosyalist solun çok büyük bir bölümü ve Kürt hareketi yüzlerini İşçi Mücadelesi’nin işaret ettiği yöne çevirdi: Üçüncü Cephe, yani işçi sınıfı ile ezilen Kürtleri bir araya getirecek bir cephe. Seçimler bu yolda bir adım atmak için çok önemli bir fırsattı. Maalesef bu fırsat harcandı. DTP bazı sosyalist partilerin başkan veya temsilcilerini bağımsız adayların arasına yerleştirerek, aynen öteki partiler için söylendiği gibi, “vitrin düzenledi”. Üçüncü Cephe’den söz edildiği halde, hareket 1995 ve 2002’den de geri düştü. Kürtlerin hakları ve demokratik açılımlar dışında, emperyalizme cephe alan ve işçi sınıfı ve emekçilerin çıkarlarını da gündeme sokan bir program benimsenmesi bir yana, geçmiş seçimlerde kurulmuş olan bloklar türü bir birliktelik bile oluşturulamadı. Türkiye’nin derin bir kriz içinde çırpındığı, parlamenter rejimin kısmen askıya alındığı ve bütünüyle ortadan kaldırılması tehdidinin varolduğu bir dönemde, bazı sosyalist partiler Kürt hareketi himayesinde Kürt oylarıyla meclise girmeyi politika saydılar. Büyük görevlere ihtiyaç duyulan bu dönemde küçük hesaplarla yetindiler.
İşçi Mücadelesi, Üçüncü Cephe yönelişinden işçi sınıfının ve emekçilerin sermayeden bağımsızlaşmasını ve Kürt halkıyla el ele tutuşmasını anlıyor. İşçi sınıfını çeşitli yollardan yeniden sermaye partilerine ve burjuva devletine bağımlı hale getirecek politikaların, kendine ne ad verirse versin Üçüncü Cephe fikriyle uyumsuz olduğunu saptıyor. Biz Kürt halkının meclise girmesinin sonuna kadar savunulacak bir hak olduğunu düşünüyoruz. Bu hakkın kullanılabilmesi için Kürtlere ikirciksiz destek veririz. Ama işçi sınıfını burjuvaziye bağlayan politikaları onaylamayız. Bu seçimlerde işçi sınıfının sermayeden bağımsızlaşmasını savunan adayları, en başta da kendi adayımız Sungur Savran’ı destekliyoruz. Amacımız, seçimden sonra ortaya çıkacak çalkantılı dönemde işçi sınıfının ve emekçilerin büyük tehlikelere karşı örgütlenmesi ve bir cephede birleşmesi fikrini yaygınlaştırmaktır.
2007 seçimleri bir kez daha göstermiştir ki, Türkiye işçi sınıfının, burjuva politikasıyla bütün bağları kopartacak, somut çıkarlar için mücadeleyi devrim amacına bir geçiş programı temelinde bağlayacak, devrimci ve enternasyonalist bir partiye yakıcı biçimde ihtiyacı vardır. İşçi Mücadelesi, bütün güçlüklere rağmen bu görevi kucaklıyor. 23 Haziran’da ilan edilen Devrimci İşçi Partisi Girişimi, işte bu büyük göreve cevap vermeyi hedefliyor. Yolumuz açık olsun!