KESK masadan çekildi… Peki nereye gitti? (25-08-2009)
İstanbul'da, bir saat iş bırakan kamu emekçileri, saat 11.00'de Çapa Tıp Fakültesi'nde toplandı. Hastane içinde bir yürüyüş gerçekleştiren ve ardından basın açıklaması yapan emekçilerin sayısı 60 civarındaydı.
Evet, toplu görüşme masası bir oyundur. Yapılacak zam oranı, 2009 yılı bütçesi konuşulurken zaten belirlenmişti. Ayrıca grev hakkı olmayan sendikaların, zam oranını beğenmemesi halinde kullanabileceği bir yaptırım aracı da yoktur. Buraya kadar KESK'in söyledikleri doğrudur. Ancak yaptığı eylemler ve etkinlikler, "toplu sözleşme yoksa grev var" söyleminin ağırlığını kaldıracak düzeyde ciddi ve kapsayıcı değildir.
"Toplu görüşme masasına oturmayacağız ve bu süreçte sokaklarda olacağız" diyen KESK, kadrolarını bile tam anlamıyla harekete geçirememiştir. Görüşmelerin ilk turuna İstanbul'dan ve Diyarbakır'dan Ankara'ya gelen iki yürüyüş koluna, her şubeden birer yöneticinin çağrılması ile başlayan süreç, katılımcıların her geçen gün azalmasıyla devam ediyor.
Aslında hükümet, ekonomik kriz, toplu sözleşme hakkı gibi konularda doğruları söyleyen KESK'in, iki milyon kamu emekçisinin çıkarlarını savunduğuna şüphe yoktur. Peki neden iki milyon kamu emekçisinin çok küçük bir kısmı KESK'e desteğini sunmaktadır?
Bunun bir sebebi kesinlikle devlet güdümlü sendika ve konfederasyonlar, bir sebebi de KESK'e yönelik baskılar ve yıldırma politikalarıdır. Ama bu duruma gelinmesinde KESK'in bir süredir emekçilerin küçük, gündelik ve işyeri temelli sorunlarına pek fazla eğilmemesi, daha politik ve soyut söylemler benimsemesi ve yanlış eylem tarzları belirlemesi de muhakkak etkili olmuştur.
Bir saatlik iş bırakma eylemi, bir uyarı anlamında bazı durumlarda etkili olabilir. Ancak üyelerin hazır olup olmadığı sorulmadan, kısa süre önce karar alıp hiçbir örgütleme çalışması yapılmadan, en aktif sendikalarından biri olan Eğitim-Sen üyeleri henüz tatildeyken yapılan bir saatlik iş bırakma eylemi ancak "dostlar alış verişte görsün" mantığıyla yapılmış demektir.
KESK'in haklı mücadelesini göstermek ve yaygınlaştırmak için kamu emekçilerine, hiç olmazsa her platformda, "somut kazanım elde etmemiz gerekiyor" diyen kendi üyelerine kulak vermesi gerekiyor. Kasım ayında kamu emekçileri hareketi olarak grevi örgütleyeceğini duyuran konfederasyonun, üyelerini bu sürece hazırlamak için çok fazla vakti yok. O yüzden bir an önce işyerlerindeki sorunlara odaklanarak süreci buradan örmeye girişmeli ve demokrasi ve nihai kurtuluş taleplerini öne çıkarmak yerine, kazanılabilir hedefler belirleyerek nihai kurtuluşu, bu küçük ama çok önemli mücadelelerinin bir son adımı olarak görmelidir.