Durduğumuz yer... (Ahmet Tonak - 07-03-2010)
Dilimizde iki tabir var: biri pembe gözlük, diğeri de at gözlüğü. TDK'nun sözlüğünden değil de, Ekşi'nin sözlüğünden verelim tanımlarını.
Pembe Gözlük: artık dünyayı pembe görmek istiyorum, mutlu olmak istiyorum, lay lay lom diye dolaşmak istiyorum, sevinmek insanlara mutlu görünmek istiyorum diyenlerin mutlaka bir tane edinmesi gereken gözlük..
At Gözlüğü: atlara sadece kendilerine gösterilen yönde gitsinler diye takılan iki yandaki paravan..
Radikal'den Oral Çalışlar geçtiğimiz Çarşamba karamsarlıktan şikayet ediyordu: "Gerçekten bazı çevrelerde son dönemde ciddi bir karamsarlık yaşanıyor. Bu çevreler kendi karamsarlıklarını etrafa yayabilmek amacıyla büyük bir gayret sarf ediyorlar. Her türlü gelişmeyi olumsuz olarak yorumlayabilmek ve aktarabilmek konusunda gösterdikleri başarı küçümsenemez.." Sonra da bizi durumun o kadar da kötü olmadığına ikna etmeye çalışarak: "Bu yıl Türkiye'nin krizin etkisinden bir ölçüde sıyrıldığı söylenebilir. Türkiye'nin krizi komşularına göre daha hafif yaralarla atlattığı yönünde değerlendirmeler var. Önümüzdeki yıl ekonominin büyümeye geçeceği yönünde de ciddi bulgulardan söz ediliyor. Enflasyonun ... eskiye oranla çok ciddi bir stabilizasyon yakalamış olduğu da, objektif bir matematiksel olgu."
Olanı değil de, olmasını istediğimizi, hem "objektif", hem "olgu[sal]" hem de "matematik[sel]" bir gerçeklikmiş gibi sunarsak bize ne olur? Ne olacak, hiç bir şey olmaz. Burası Türkiye. Kimse, kimseyi okumaz, eleştirmez; herkesin klikleri, herkesin kendi doğruları vardır. Kendi doğrularımızla yatıp kalkmanın rehaveti her yeri sarmıştır. Rehaveti aşmaya çalışarak Çalışlar'ın ekonomik yorumlarını değerlendirelim.
Krizin etkisinden sıyrılmışız, hafif yaralarla atlatmışız! Başka kaynağa gerek yok; Çalışlar'ın yazısının yayınlandığı gün Radikal'in 1. sayfasından hem de başlığın sağ üst köşesinden okuyoruz: "İşsizlik oranı 2009 yılında bir önceki yıla göre 3 puan artarak yüzde 14 oldu. İşsiz sayısı 3 milyon 471 bin kişiye yükseldi. Genç nüfusta işsizlik yüzde 25'i aştı. Kentlerde yaşayan her 100 gencin 28'i işsiz. Ekonomistler, işsizlikte kısa vadede hızlı bir düşüş beklenmemesi gerektiğini belirtiyorlar."
Ekonominin büyümeye geçeceği yönünde de ciddi bulgular varmış! Bu sefer kaynağımız resmi TÜİK; en son büyüme istatistiklerinin yayınlandığı 212 sayılı Haber Bülteni'nden aktarıyorum: "2009 yılının ilk dokuz aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre sabit fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasıla % 8.4'lük azalışla 71 294 Miyon TL olmuştur."
Enflasyon eskiye oranla çok ciddi bir stabilizasyon yakalamış! Tesadüf bu ya, Çalışlar'ın yazısının yayınlandığı gün açıklanan enflasyon rakamları, ertesi gün Radikal'den "yıllık enflasyon 14 ay sonra yeniden çift hane oldu: 10.13" şeklinde verilmez mi.
Hadi bunlar, Çalışlar'ın ifadesiyle benim "kendi karamsarlıkları[mı] etrafa yayabilmek amacıyla [sarfettiğim] büyük bir gayret" olsun. Peki, iki gün önce yine Radikal'de yayınlanan Mahfi Eğilmez'in "İşsizlik ve enflasyona dikkat" yazısına ne buyurulur?
Çalışlar'ın aynı yazısında ekonomimize ait tartışmalı başka yorumlar da var. İlginç öneri/yorumlardan biri Türkiye'nin krizin tahribatı bakımından komşu ekonomilerle karşılaştırılması. Bunun mantığını anlamak zor. Sanki, yıllar öncesinin, iklim ve topografik koşulları itibariyle benzer tarım toplumlarını karşılaştırmaktan söz ediyoruz. Türkiye'nin 8 komşusu arasında kişi başına gelir itibariyle bize en yakın 3'ünden Yunanistan ve Bulgaristan AB üyesi, İran ise ekonomik ve siyasi abluka altında. Diğer 5'inden biri ABD işgali altında, geri kalanların da hem gelir seviyelerinin hem de dünya ekonomisine entegrasyon düzeylerinin düşüklüğü hatırlanacak olursa Türkiye ile karşılaştırılmaları bayağı garip.
Kısacası, Çalışlar karamsarların "..her türlü gelişmeyi olumsuz olarak yorumlayabilmek ve aktarabilmek konusunda gösterdikleri başarı"yı eleştireyim derken, tanınması zor, toz pembe bir Türkiye yaratıvermiş. O Türkiye bizim buralardan gözükmüyor. Acaba, durduğumuz yerle mi ilgili?