Devrimci İşçi Partisi Girişimi açıklaması (DİP Girişimi - 09-04-2009)

İşçi sınıfı ve Kürt politikaları alanında ortaya çıkan bu gelişmeler, burjuvazinin İslamcı ve Batıcı-laik iki kampı karşısında bir Üçüncü Cephe'nin, bir Emek ve Özgürlük Cephesi'nin kurulması bakımından yeni olanakların doğması anlamını taşıyor. Adana'da solun ortak adayı olarak DTP etiketi altında büyükşehir belediyesi başkan adayı olarak yarışan Şiar Rişvanoğlu'nun aldığı oyların 2007'ye göre neredeyse % 100'e ulaşan bir artış sağlamış olması, bütün Türkiye solunun ve Kürt hareketinin gelecekte tutması gereken yola ışık tutabilecek önemde (ve genellikle ihmal edilen) bir gelişmedir.

Devrimci İşçi Partisi, 29 Mart 2009 yerel seçimleri konusunda aşağıdaki saptamaları yapmaktadır.

1. AKP gerilemeye başladı: AKP'nin oyları 2004 yerel seçimlerine ve daha da önemlisi 2007 genel seçimlerine oranla ciddi bir gerileme göstermiştir. 2007'ye göre 8 puanlık bir oy düşüşüne 12 il ve 41 ilçenin belediyelerinin başka partilere veya bağımsızlara yitirilmesi eşlik ediyor. Ekonomik krizin emekçi halk üzerindeki olumsuz etkileri, bu gerilemede önemli bir rol oynamıştır. Sanayi işçilerinin yoğun olduğu bir dizi kentte, AKP'nin oyundaki düşüş, ülke ortalamasının ya üzerindedir ya da ona yaklaşık olarak eşittir: Maraş (17,6), Adıyaman (15,8), Sakarya (15), Kayseri (13,3 puan), Antep (11,5), Konya (10,2), Bursa (8,3), Uşak (7,6), Kocaeli (7,3), Denizli (7,2). Bunlara ilaveten İstanbul'un varoşlarında da son yedi yıldır AKP'ye yönelen çoğunluğun oylarında bir çözülme başlamıştır. Ancak, özellikle Bursa ve Kocaeli gibi yerleşik işçi yoğunluğu olan illerde alınan sonuçlar, krizin etkisinin daha başlangıç aşamasında olduğunu gösterir. Hükümetin seçime kadar İMF'den uzak durması, halka ekonomik destek anlamını taşıyan harcamalara ağırlık vermesi, Erdoğan'ın meydanlarda işçi çıkartan patronlara çatması vb. krizin şokunun hükümete karşı tam bir öfkeye dönüşmesini engellemiştir. Asıl etki bundan sonra görülecektir. AKP'nin yaşadığı gerileme sadece krizin etkisine atfedilemez. TÜSİAD burjuvazisinin 2007'den sonra hükümetin karşısına geçmesi, özellikle medya desteğini yitirmesi bakımından AKP'de ciddi bir erozyon yaratmıştır. Bunların yanı sıra ek faktörler olarak, muhalefetin büyük kentlerde (özellikle İstanbul ve Ankara'da) güçlü adaylara sahip olması, parti içi çelişkiler (Adana ve Urfa'da güçlü adayların yitirilmesi, Ankara'da Keçiören adayının desteğini MHP'ye vermesi vb.), Saadet Partisi'nin bir sınıf retoriği de kullanarak yükselmesi, MHP'nin güçlenmesi gibi faktörler dolayısıyla da oy yitirmiştir.

2. Kürt hareketinin zaferi: Kürt hareketi bu seçimlerde kendisini sandıkta yenilgiye uğratmayı baş hedeflerden biri haline getirmiş olan AKP karşısında büyük bir zafer kazanmıştır. 2004 seçimlerinde belediyesi kazanılmış 4 ilden hiçbiri yitirilmediği gibi, bunlara dört yeni il eklenmiştir. Diyarbakır'da DTP AKP'nin iki mislinden fazla oy alarak ezici bir zafer elde etmiştir. İlçe belediyelerinin sayısı ise 32'den 50'ye yükselmiştir. AKP, bu yerel seçimlerde Kürt illerinde net bir biçimde Genelkurmay Partisi konumundaydı. Amaç, DTP'yi sandıkta yenilgiye uğratarak, ABD ve Barzani ile birlikte hazırlanan plana zemin yaratmaktı. Dolayısıyla, zafer bütün sisteme karşı kazanılmıştır. Yenilen, aynı zamanda ABD ve Barzani'dir. Kürt halkının AKP'ye böyle bir şamar atmasının nedenlerini anlamak kolaydır. 5 Kasım 2007 Beyaz saray görüşmesinden sonra AKP hükümetinin Genelkurmay ile el ele savaşı tırmandırması Kürt halkını AKP'den uzaklaştırmıştır. Diyarbakır'da yerleşim merkezinin içinde bulunan tek havaalanından kalkan savaş uçakları, yolcu uçaklarının arasından yükselerek ve Diyarbakır halkının üzerinden geçerek Kürt gerillalarını bombalamaya gitmiştir. Bu bombaların hedefindeki çocuklar, üzerinden uçarak gittikleri Diyarbakırlı ailelerin çocuklarıydı. Ancak bölgede kazanılan bu büyük başarıdan farklı olarak, DTP'nin Batı illerinde (Adana gibi bir-iki istisna dışında) hâlâ yerinde saydığını, hatta bazı yerlerde gerileme gösterdiğini de kaydetmek gerekir.

3. CHP büyük kentlerde yükseliyor: Büyük kentlerde seçmende CHP'ye bir yöneliş görülmektedir. Parti, il genel meclislerinde % 23 oranında oy almışken, belediyelerde % 28 almıştır. Dört büyük kentte AKP'nin oyu % 40 dolayında iken CHP'ninki % 38'dir ve arada sadece 230 bin oy fark vardır. İstanbul'da özellikle yerleşik proleter bölgelerinde CHP dikkat çeken bir atılım yapmıştır. Oy artışı (yüzde puanı olarak) bazı ilçelerde şöyledir: Bayrampaşa (24), Maltepe (16), Zeytinburnu (13), Kartal (12), Sarıyer (12), Güngören (10), Bahçelievler (10), Küçükçekmece (9), Avcılar (7), Ümraniye (7). Bunun ardında CHP'de yedi yıldır ilk kez Baykal'ın "laiklik" ve "cumhuriyet" temaları eksenine oturan politikalarından farklı olarak seçim propagandasını yoksuzluk ve yoksulluk doğrultusunda biçimlendiren Kılıçdaroğlu-Tekin yönelişi vardır.

4. Faşizme dikkat! Faşist hareket bu seçimlerden de önemli kazanımlarla çıkmıştır. MHP baraj altına düştüğü (% 9,5) 2002'den bu yana geçen yedi yıl içinde oylarını mutlak miktar olarak iki buçuk katına çıkarmış bulunuyor. 2004'e göre artış 5,7 puandır. MHP bu sayede 6 yeni il belediyesi ve 55 yeni ilçe belediyesi elde etmiştir. İç Ege'de (Balıkesir, Manisa, Uşak) ve sınıf mücadelesi açısından daha da önemlisi Çukurova'da (Adana ve Osmaniye belediyeleri ve Mersin'de birçok ilçe belediyesi) iki kuşakta tehlikeli üsler elde etmiştir. Buna ek olarak BBP'nin Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünden sonra nasıl bir evrim geçireceği de önem taşıyor. Bir "tek adam partisi" olan BBP'nin örgütlerinin, kadrolarının ve oylarının bir bölümünün bir süre sonra MHP'ye yönelmesi şaşırtıcı olmayacaktır. İşçi hareketi ve sosyalist sol faşist hareketin yükselişi konusunda son derecede büyük bir uyanıklık içinde olmalıdır.

5. ANAP'ın bitişi, DP'nin can çekişmesi: ANAP bu seçimlerde bitmiştir, DP ise can çekişiyor. Sadece on beş-yirmi yıl önce birlikte oyların yarısını, hatta üçte ikisini alan bu partilerin toplam oyu % 5'in altında kalmıştır (ANAP % 0,8, DP % 3,8). CHP ve MHP oylarının yükselişinde bu partilerin gerilemesinin de rolü vardır. Bir dizi yerde DP ve ANAP'ın kadavralarını CHP ve MHP paylaşmıştır. Zonguldak belediye seçimlerinde DP'nin oyları 12 puan düşerken, CHP 12 puan, MHP ise 6 puan artış göstermiştir. Antalya için DP'nin kaybı 25 puanken, CHP'nin artışı 15, MHP'ninki 11 puandır. İstanbul Kartal'da DP 12 puan yitirmişken, CHP 12, MHP 5 puan kazanmıştır. Yine İstanbul'da Sarıyer'de ANAP 23 puan gerilemiş, CHP 12, MHP 15 puan yükselmiştir. Bu iki partiyi ancak çok etkili birer lider yeniden ayağa kaldırabilir. Ancak böyle liderlerin bu durumdaki partilerin başına geçmeyi istemesi de yüksek bir olasılık değildir.

6. Arayış içine giren emekçilere bir odak sunmak gerekiyor: Sosyalist sol bu seçimlerde de iyi bir sınav veremedi. 2007'de ağırlıkla liberal doğrultuda bir kampanya temelinde halkın önüne çıkan Bin Umut Adayları'nın yerine bu kez, ekonomik krizin sınıf sorunları konusunda her tür efsaneyi silip götüren etkisinin de itişiyle, Kürt sorununun yanı sıra sınıf sorununa da yer veren "Biz Varız!" (ya da bazı yerlerdeki adıyla "Birlikte Başarabiliriz") kampanyası, başlangıçta önemli bir atılım gibi görünüyordu. Ancak, birçok parti ve hareketin girdikleri angajman konusunda samimi olmadığı kısa süre içinde ortaya çıktı. Ortak platformdan kopan hareketlerden bazıları açık ya da gizli yöntemlerle CHP'nin kuyruğuna takılırken, bazıları da kendi şanslarını denediler. Sonuç üç parti (TKP, ÖDP, EMEP) için 2007 ile karşılaştırıldığında yerinde saymak oldu (2007 158 bin, 2009 167 bin). Sosyalist oyların toplamı % 0,5'i aşamıyor. Elbette, gerektiğinde sosyalistler seçimlere, hele kitlesel etkiye sahip oldukları durumlarda, kendi listeleriyle girerler. Ama bugün somut politik sorun şudur: ekonomik kriz, Kürt sorunu ve başka faktörlerin etkisi altında AKP'den yüz çevirmeye başlayan kitleler nereye dönecekler? Verili tablo, işçi ve emekçi kitlelerinin burjuvazinin öteki kampına, CHP ve MHP'ye yöneleceklerini gösteriyor. Önümüzdeki dönemde sol için hayati önem taşıyan, kitleleri düzene karşı mücadele eden bir odağa cezbedebilmektir. Bu ise ancak güçlerin birleştirilmesiyle, işçi sınıfı ve Kürtlerin başını çektiği bir Üçüncü Cephe, bir Emek ve Özgürlük Cephesi inşa etmekle mümkün olabilir.

7. Adana yolu gösteriyor!"Biz Varız!" platformu birçok kentte, özellikle de üç büyük kentte başarısız sonuçlar elde etmiştir. Ama sol basının bu eğilime bütünüyle aykırı düşen çok başarılı bir kampanyanın hiç sözünü etmiyor olması gerçekten şaşırtıcıdır. İşçi sınıfının devrimci politikasını büyük Kürt kitlelerinin desteğiyle meydanlara taşıyan, Adana solunun ortak adayı, Devrimci İşçi Partisi Girişimi üyesi Şiar Rişvanoğlu, temsil ettiği gücün oylarını 2007 genel seçimlerine göre % 100'e yakın arttırmıştır. 2007'de Adana'da parlamento seçimlerine giren bağımsız adayın, büyükşehir belediyesi sınırları içinde 40 bin dolayında olan oyunu, daha ilk hileli sayımda 72 bine, çalınan ve yakılan oylar da hesaplandığında yaklaşık 80 bine, belki de daha yüksek bir düzeye çıkarmıştır. Demek ki Kürt kitleleri kendi haklı davalarıyla dayanışma gösterildiğinde devrimci işçi sınıfı politikasına kulak veriyorlar. Bundan sonraki adım, bu büyük güce dayanılarak işçi sınıfı doğrultusundaki açılımları yoğunlaştırmaktır. Türkiye'nin çıkış yolu olan Emek ve Özgürlük Cephesi'nin temelleri işte böyle atılacak. Türkiye solu ve Kürt hareketi Adana'daki başarıyı kendine örnek almalıdır.

8. Mücadele şimdi başlıyor! Krizin büyük bir sarsıntıya dönüştüğü Eylül 2008'den seçimlere kadar AKP hükümeti, bir yandan "hamdolsun"larla, "teğet geçecek"lerle krizi halktan saklamaya çalışmış, bir yandan da İMF'den uzak durarak, sadaka türü kamu harcamalarını arttırarak, işçi yanlısı bir söylem benimseyerek krizin sonuçlarının kendi oylarını azaltmasının mümkün olduğu kadar önüne geçmeye çalışmıştır. Şimdi artık seçim bitmiştir. Hakikat anı gelmiştir. Hükümet, patronlarla birlikte, krizin yükünü işçi ve emekçilere yüklemek amacıyla çok daha açık bir politika izlemeye başlayacak, kemer sıkma politikası aleni hale gelecektir. Bu saldırıya karşı işçi ve kamu emekçileri hareketi ve sol birleşik biçimde direnmelidir.

Önümüzdeki dönemde bir yandan sınıf mücadeleci sendikaların konfederasyonlar ötesi bir güçbirliğini kurmak üzere harekete geçmesi, bir yandan da Emek ve Özgürlük Cephesi'nin sosyalist partiler ve Kürt hareketinin katılımıyla örülmesi, işçi ve emekçilerin gittikçe daha fazla sefalete düşmesi tehlikesine karşı durmak bakımından da, Kürt sorununda hazırlanmakta olan tuzaklara karşı birlikte mücadele etmek açısından da tutulması gereken yoldur. Krizin sarsıntılı gelişmeleri içinde işçi sınıfına doğru hattı taşıyabilmek için hayati bir önem taşıyan bir devrimci işçi partisinin kurulması ise politikalarımızın merkezinde yer alacaktır.

Devrimci İşçi Partisi Girişimi