Burjuvazi üniversitelere saldırıyor: Sermaye ve YÖK üniversitelerden defolun! (07-01-2008)

Nihayet Yusuf Ziya Özcan da üniversitelerin paralı olması gerektiğini söyleyerek bayrağı öncekilerden devraldığını ve daha ilerilere taşıyacağını herkese ilan etmiş oldu. Başka türlüsü de düşünülemezdi. 12 Eylül'ün ardından üniversitelerin başına çöreklenen YÖK doğal olarak 12 Eylül'ün misyonunu üniversitelere taşımakla yükümlüydü. Önce muhalefeti ezmek, öğrencisi, öğretim görevlisi, emekçisiyle tüm üniversite bileşenlerini sindirmek; ardından üniversiteyi sermayeyle bütünleştirmek, ticarileştirmek nihayet tamamen paralı hale getirmek ve üniversite kapılarını emekçi çocuklarına temelli kapatmak...

Hiç kuşku yok ki YÖK başkanının açıklaması üniversitelerde yükseltilecek sınıf saldırısının ilk savaş narası olarak görülmelidir. Yusuf Ziya Özcan, paralı üniversiteyi savunurken teknik eleman ihtiyacından ve gençleri meslek okullarına yönlendirmekten bahsediyor. Dolayısıyla herkes üniversiteye girmemeli. Özcan'ın eleme kriteri ise para... Paran varsa üniversiteye girersin yoksa teknik okula... Üniversiteye hazırlanan emekçi çocuklarına da Cem Karaca'nın şarkısını söylemek kalıyor: "işçisin sen işçi kal!" Özcan, özelleştirme yanlılarının klasik argümanlarına bile başvurma ihtiyacı hissetmiyor. Eskiden üniversiteler paralı olsun parası olmayana burs verilsin derlerdi. Özcan, pişkince "öğrencilere kredi verelim üniversiteden sonra öderler" diyor. Kredi Yurtlar Kurumu'nun kredilerinin tefeci faizleriyle birlikte, yeni mezun olup bir hayat kurmak isteyen gençlerin başına nasıl kâbus gibi çöktüğü ortadayken, işsizliğin boyutları gözler önündeyken, bu önerinin ne anlama geldiği açıktır.

Üniversite üzerindeki sınıf saldırısı bunlarla sınırlı değil. Üniversitede kantinlerden temizlik işlerine kadar tüm hizmetler hemen hemen tamamen taşeronlaştırılmış durumda. Taşeron şirketlerde emekçiler son derece kötü koşullarda çoğu zaman mevsimlik olarak ve güvenceden yoksun biçimde çalıştırılıyor. Özcan'ın açıklamalarından aynı koşulların öğretim görevlilerine dayatılacağı anlaşılıyor. Zaten iş güvencesinden yoksun biçimde çalışan araştırma görevlilerinin sosyal güvenlik hakkı da gasp edilecek. Araştırma görevlileri (asistanlar) burslu öğrenci statüsüne geçirilince emekli sandığından çıkarılacaklar. Ayrıca "burslu öğrenci" haline gelen asistanlara YÖK'ün, rektörün, dekanın, bölüm başkanının dünya görüşleriyle ters düştüğünde kapıyı gösterebilecekler.

Özcan'ın son açıklamaları ve YÖK başkanı olarak çizdiği profil yıllardır çeşitli adlarla (YEK, yeni YÖK yasa tasarısı vb.) gündeme getirilen piyasalaştırma, paralılaştırma ve sermayenin kontrolü altına alma çabalarının hızlandırılarak hayata geçirileceğini gösteriyor. Tabii ki bunu üniversitedeki ve toplumdaki muhalefeti bastırabildikleri ölçüde gerçekleştirecekler. Bunun için görev üniversite emekçilerine, öğrencilere ve bu kesimlerin örgütlülüklerine düşüyor. Bir yanda üniversite emekçilerinin örgütlendiği Eğitim-Sen diğer yanda yeni kuruluşunu gerçekleştiren Genç-Sen ve yaşanan bir sınıf saldırısı olduğu ölçüde tüm diğer emekçi örgütleri YÖK'ün ve hükümetin paralı hale getirmeye çalıştığı tüm üniversiteleri eylem yerlerine çevirmelidirler. 

YÖK yok edilsin!

Üniversitelerin ticarileştirilmesine hayır!

Yaşasın özgür emekçiler üniversitesi!