Bilgi sokakta! (Ahmet Öncü - 17-05-2010)

Yani söz konusu üç emekçi sendikalı oldukları, sendikalaşma girişiminde aktif rol oynadıkları için işten çıkarılmamışlardı. Bilgi Üniversitesi yönetimi sendikalaşmanın karşısında değildi ve olamazdı. Bu tür yetersiz açıklamalar karşısında başta işten atılan üç emekçi olmak üzere SOSYAL-İŞ üyesi Bilgililerin tümü, büyük bir dayanışma örneği göstererek, tek bir ağızdan yönetimi samimi bulmadıklarını kamuoyuna yaptıkları eylemlerle duyurdular.

Onlara göre, yönetim uzunca bir zamandır sendikalaşma girişimini engelleyebilmek için bir dizi klasik işveren taktiğine başvurmaktaydı. Örneğin, işten çıkarılanlardan Kadir Karabulak sendikal örgütlenmenin liderlerinden birisi olarak öne çıkmaya başlayınca, önce teknik personel direktörlüğü görevinden alınıp, ahşap atölyesine atandı.

Böylelikle Kadir Karabulak'ın hareket alanı daraltılmış ve dolayısıyla örgütlenme sürecine katkısı azaltılmış oldu. Daha sonra Kadir Karabulak, kendisi gibi sendikalaşma sürecinin önemli eylemcilerinden Bülent Karaçeper ve Rıza Karaçeper ile birlikte inanılması zor bir nedenle işten atıldı. İşte bu bardağı taşıran son damla oldu. Bilgi çalışanları 5 Mayıs'ta Santralistanbul'da bir oturma eylemi düzenlediler. Aralarından seçtikleri dört öğretim üyesini Rektöre temsilci olarak gönderip, işten çıkarılan arkadaşlarının bir an evvel işe geri alınmalarını talep ettiler.

8 Mayıs'ta ise Bilgi "sokaktaydı" ve üç bine yakın kişi bu eyleme destek vermek için onların yanına, Taksim'e, gelmişti. Coşkulu bir havada geçen bu kitlesel "sokak" eyleminde atılan sloganlardan Bilgili emekçilerin yalnız olmadıkları görülüyordu. "Şirket değil, üniversite", "Sermaye elini üniversiteden çek", "Yaşasın sınıf dayanışması", "İşte Bilgi, işte sendika", "İnadına sendika, inadına DİSK", "İşten atılanlar geri alınsın" ve daha pek çok benzeri slogana caddeden geçenlerin ve binalardan bakanların alkışları eşlik ediyordu.

Bilgili emekçiler, Tekel işçileri gibi, toplumun sempatisini kazanmayı başarıyor, sendikal mücadeleye yönelerek hak arayanların geniş tabanlı bir toplumsal desteği harekete geçirebileceklerini bir kere daha kanıtlıyorlardı. Belki de görkemli 1 Mayıs'ın ardında gelen bu canlı 8 Mayıs eylemi yeni bir "emek baharının" ilk işaretiydi. Bu anlamda da 26 Mayıs Genel Grevi için umutları bir hayli yükseltti. Üniversite yönetimi işten atılanların işe geri alınmasıyla ilgi talep hakkındaki kararını bu Çarşamba gününe kadar açıklayacağını duyurmuştu. Bu satırları yazdığımız sırada daha henüz işten atılan emekçiler işlerine geri dönmemişlerdi.

Umut ediyoruz ki insan haklarına, ama daha da önemlisi, çalışma yaşamında örgütlenme hakkına saygılı olduğunu Birleşmiş Milletler'in "Global Compact" programını imzalayarak desteklediğini internet sitesinden duyuran Bilgi Üniversitesi yönetimi işten attığı emekçileri geri alır.

Santralistanbul'daki çadırları önünde oturma eylemlerini sürdüren işten atılan direnişçilerden Bülent Karaçeper'in dediği gibi, unutulmamalıdır ki aksi yönde bir karar alınsa dahi, yani Bilgi'den sendika üyesi oldukları için işten çıkarılanlar olsa dahi, Bilgi'ye sendika artık girmiş durumdadır. Ve Bilgi artık sokaktadır.

Darısı bütün sendikasız üniversitelerin ve işyerlerinin başına diyelim ve ekleyelim: Kadir, Bülent ve Rıza ve direnen bütün Bilgi emekçileri yalnız değildir. Yolları açık olsun.