Baykal olsa da olmasa da CHP'den hayır gelmez! (11-05-2010)

Deniz Baykal meselesi bin bir ayrı açıdan tartışılıyor. Bizi ilgilendiren açı, işçi ve emekçi kitlelerin Deniz Baykal giderse ve yerini yeni biri alırsa, CHP karşısındaki tavrının ne olacağıdır.

Bu düzende politika bir meslektir. Düzen partilerinin liderlerinin amacı büyük halk kitlelerine hizmet etmek falan değildir. Düzenin hakim güçlerine, onların çıkarlarını en iyi kendilerinin savunacaklarını kanıtlayarak onların desteklerini almak, böylece iktidara tırmanmak ve mümkün olduğunca iktidarda kalmaktır. Elbette bu insanların bağlı olduğu fikirler vardır, onlar için mücadele ederler. Ama bu fikirler uğruna mücadele etmeleri, tam da bunların hakim güçlerin çıkarlarına en iyi hizmet edecek fikirler olduğuna inanmalarıdır.

Peki bu düzenin hakim güçleri kimlerdir? Elbette patronlar, yani kapitalistler. Düzenin her partisi şu ya da bu yöntemle kapitalistlere (ve onların müttefiki olan emperyalizme) hizmet eder.

Şimdi Baykal gittiği takdirde yerine gelen birinin "iyi" biri olmasını ummak, "iyi" biri olduğuna kanaat getirdikten sonra da "Baykal gitti, CHP'yi destekleyelim" diye bu düzenin en sağlam kalesinin peşine düşmek, işçiler ve emekçiler için büyük bir yanlış olur. Kimileri "Gandi" falan diye sayıklıyorlar. Bunlara Hindistan'daki esas Gandi'nin eserine bakmalarını öneririz. Gandi'nin kurduğu kapitalist Hindistan, bağrında dünyanın en büyük eşitsizliklerini toplayan toplumlarından biridir. Büyük kentlerde yoksul halk sokaklarda uyur, yemek yer, banyo yapar. Karakollarda polis köylünün gözünü çıkarır! İnanmayan bilene sorsun! Ayrıca Hindistan'da hâlâ kast sistemi geçerlidir.

CHP ister Baykal'la, ister Baykal'sız, işçi sınıfının düşmanıdır. Bir patron partisidir. Batıcı-laik burjuvazinin İslamcı yeni yetme burjuvaziye karşı kalesidir. Başına kim geçerse geçsin, ondan işçiye, emekçiye yarar gelmez.

Pensilvanya'dan gelen telefonun anlamı

Baykal yaşanan skandalın ardından Fethullah Gülen cemaatinin suçlanmasına karşı Gülen'in ABD'de yaşadığı şehir olan Pensilvanya'dan aldığı telefondan bahsetti ve telefonun samimiyetine inandığını söyledi. Ardından Abdullah Gül'e de teşekkür eden Baykal tüm okları AKP hükümetine yöneltti. Belli ki Baykal bu olayda savunmanın yanında karşı ataklar da yaparak AKP'yi yıpratmaya çalışıyor. Fethullah Gülen'in Abdullah Gül'e daha yakın olduğu ve bu ikilinin Başbakanla aralarında tam bir uyum olmadığı hatta çelişkiler olduğu biliniyor. Baykal kendince bu çelişkilere oynuyor.

Fethullah Gülen AKP'ye verdiği destekle biliniyor. Ancak bu Gülen cemaatinin AKP'li olduğu anlamına gelmiyor. Onun da kendince siyasi manevraları var. Gülen AKP'den önce Ecevit'in DSP'sini desteklemiş ve DSP'nin 1999 seçimlerinde iktidara gelmesinde rol oynamıştı. Bu destekle Gülen cemaati sadece AKP döneminde değil ondan önce de devlette yoğun bir kadrolaşma gerçekleştirmişti. İşçi ve emekçiler Gülen ve benzeri cemaatlerin gerçek yüzünü görmelidirler. Gülen sadece "Hoca" sıfatı taşıyan bir din adamı değildir. Gülen cemaatine yakın olan TUSKON adlı sermaye grubu 10 binden fazla irili ufaklı şirketi birleştiren dev bir burjuva örgütüdür. Gülen'in ABD emperyalizmine desteği, Siyonist İsrail'e karşı yumuşak yaklaşımı bilinmektedir.

Parayla, sermayeyle ve emperyalizmle bu kadar içli dışlı bir cemaatin politikada esnek olması şaşırtıcı değildir. Aynı şekilde laiklik ve cumhuriyetçilik propagandasının arkasında paranın, sermayenin ve batı emperyalizmine bağlılığın timsali olan CHP liderinin de (daha önce DSP’nin yaptığı gibi) Gülen’e yaklaşması kimseyi şaşırtmamalıdır. İşçi sınıfının kıblesi para, sermaye ve emperyalizm olanlarla işi yoktur. Tek alternatif işçi ve emekçilerin kendi çıkarlarını birlik içinde savundukları bağımsız bir üçüncü cephenin inşa edilmesidir.