Tank Palet işçilerini şartname değil mücadele korur

Tank Palet işçilerini şartname değil mücadele korur

Tank Palet’in özelleştirilmesi sadece Harb-İş’e üye olan işçilere yönelik bir saldırı değildir. Bir bütün olarak Türkiye işçi sınıfına yapılan saldırının sadece bir parçasıdır. Bu yüzden bu özelleştirmeye karşı konfederasyon farkı olmaksızın, sendikalı sendikasız, çalışan işsiz ayrımı yapmadan topyekûn mücadele etmeliyiz.

 

İktidara geldiği günden beri kamunun elindeki kurumları bir bir özelleştiren AKP hükümeti Cumhurpatronluğu rejiminin imkânlarını kullanarak bir kararname ile son olarak Sakarya’daki Tank Palet fabrikası hakkında özelleştirme kararı verdi. Üstelik ihale süreci daha başlamamışken Tayyip Erdoğan, seçim mitinginde yaptığı bir konuşmada fabrikayı Katar ortaklı BMC şirketine nasıl peşkeş çektiklerini itiraf etti. “Yerli ve milli” kelimelerini ağzından düşürmeyenler ülkenin savunma sanayisinde kritik öneme sahip bu fabrikanın Katarlılara teslim edilmesinde hiçbir sakınca görmüyorlar!

İktidar, işçilerin haklarına saldırı konusunda Cumhurpatronluğu rejiminin kolaylık sağlayacağını düşünse de, işçiler bu işin o kadar da kolay olmayacağını mücadele ederek gösteriyor. Türk Harb-İş sendikasında örgütlü olan işçiler özelleştirme kararının ardından önce yemekhanede ses çıkarma eylemi yaptılar. Daha sonra şehir merkezinde toplanıp “Sakarya uyuma, fabrikana sahip çık!” sloganıyla seslerini duyurmaya çalışan işçiler, ayrıca bir imza kampanyasıyla da Sakarya halkını özelleştirmeye karşı çıkmaya çağırdılar.

19 Ocak günü Sakarya’da 15.000 kişinin katıldığı büyük bir mitingle özelleştirmeye karşı çıkan işçiler, mücadeleyi daha da büyütmek için 16 Mart tarihinde Ankara’da merkezi bir miting yapma kararı aldılar. Fakat mücadelenin ve işçi sınıfının tepkisinin daha da büyüyeceğinden korkan istibdad cephesi, “seçim döneminde bulunulması ve genel güvenlik bakımından uygun olmadığı” gerekçesiyle dört gün kala mitinge izin vermedi.

Özelleştirmenin iptali için mücadeleyi büyüt

Mitingin yasaklanmasının ardından yeni herhangi bir mücadele programı açıklamayan sendika yöneticileri sadece basına demeç vermekle yetindiler. Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, iktidarın “işçiye bir zarar gelmeyecek” sözlerine “bununla ilgili şartnameyi görmek istiyoruz” diyerek cevap vermiş, Türk Harb-İş başkanı Bayram Bozal ise “Şartnamede işçi kardeşlerimizin korunmasına yönelik belli hükümler yoksa biz Başkanlar Kurulumuzu yeniden toplar, üzerimize düşeni yaparız” demiştir. İşçiler özelleştirmeye karşı iktidara geri adım attırmak için mücadeleyi adım adım büyütme yoluna girmişken sendika yöneticilerinin “şartnameyi görelim” tavrı mücadeleyi büyüten değil, gerileten bir tutumdur.

İhale şartnamesine işçileri koruyacağı iddia edilen hangi madde konulursa konulsun, özelleştirmeden kısa bir süre sonra o maddelerin bir hükmü kalmayacaktır. Bugüne kadar yapılan bütün özelleştirme uygulamaları bunu göstermiştir. Özelleştirmeden sonra patronun ilk işi sendikalaşmayı engellemek ve ardından işçilerin haklarını teker teker ortadan kaldırmak olacaktır. Kaldı ki özelleştirmenin etkileri de hiçbir zaman sadece tek bir fabrikayla ve orada çalışan işçilerle sınırlı kalmaz. Çünkü özelleştirme, patronların işçi sınıfının kazanımlarına karşı topyekûn saldırısıdır. Tank Palet işçilerini de şartnamenin maddeleri değil, sadece özelleştirmenin iptal edilmesi ve ancak bunun için yürütülecek mücadele koruyabilir.

Tank Palet’in özelleştirilmesi sadece Harb-İş’e üye olan işçilere yönelik bir saldırı değildir. Bir bütün olarak Türkiye işçi sınıfına yapılan saldırının sadece bir parçasıdır. Bu yüzden bu özelleştirmeye karşı konfederasyon farkı olmaksızın, sendikalı sendikasız, çalışan işsiz ayrımı yapmadan topyekûn mücadele etmeliyiz.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2019 tarihli 115. sayısında yayınlanmıştır.