EEK’in 14. eğitim kampı: Kapitalizme, krize, savaşa karşı Enternasyonal!

Devrimci İşçi Partisi’nin Yunanistan’daki kardeş partisi EEK’in (İşçilerin Devrimci Partisi) 14. Marksist eğitim kampı, 24-28 Temmuz tarihlerinde Yunanistan’ın Eretria kentinde gerçekleşti. Kampa Türkiye’den DİP, Fransa’dan ROR, Finlandiya’dan MTL, Rusya’dan RPK ve OKP, Polonya’dan, Güney Afrika’dan ve Amerika’dan Marksistler katıldı.

Komünist Enternasyonal’in 100. yılı ve geleceğin dünya partisinin inşası

Yedi ülkeden uluslararası delegenin katılımıyla düzenlenen kampın ilk oturumu, işçi sınıfının uluslararası örgütlenmesinde bir zirve noktası olan Komünist Enternasyonal’in (kısa adıyla Komintern) kuruluşunun 100. yılına, enternasyonallerin tarihine ve bugünün dünya partisinin inşasına ayrılmıştı.  

EEK’ten Thodoros Koutsoumbo yoldaşımız, uluslararası işçi hareketinin örgütlenmesinin tarihine ilişkin detaylı bir sunum gerçekleştirdi. İkinci Enternasyonal’in yozlaşması ve Birinci Dünya Savaşı sırasında proletarya enternasyonalizmine ihanet etmesi sonrasında Komintern’in kuruluşundan dersler çıkartmamız gerektiğini vurgulayan yoldaşımız “ama her şeyden önce işçi sınıfının uluslararası karakterinde ısrar etmeliyiz” dedi. Marks’ın, işçi sınıfının kurtuluşunun ulusal değil, enternasyonal bir karakter taşıması gerektiğini söylediğinin altını çizerek bugün işçi sınıfının uluslararası karakterinin daha da pekiştiğini söyledi. Yoldaşımız Komintern’in Stalinist bürokrasi eliyle önce yozlaşması, ardından kapatılmasının ardından Trotskiy’in Dördüncü Enternasyonal’i kurmasının zorunlu hale geldiğini söyledi.

Ardından gerçekleşen tartışma kısmında ilk sözü Rusya’dan RPK’nın temsilcisi olan Yosif Abramson yoldaşımız alarak sosyalizmin yalnızca enternasyonal düzeyde inşa edilebileceğini, bunun için de bir enternasyonalin gerekli olduğunu söyledi. Bu enternasyonalin nasıl kurulacağını ve yapısını tartışmamız gerektiğini vurguladı.

Abramson yoldaşımızdan sonra söz alan DİP temsilcisi, Ortadoğu’dan Latin Amerika’ya, Avrupa’ya yeniden ayağa kalkan işçi sınıfından, kitlelerden bahsetti.  Dünyanın dört bir yanında gerçekleşen isyanların, devrimlerin öncüsü olacak, onları zafere taşıyacak bir mücadele örgütünün, işçi sınıfının dünya partisinin inşasının acil bir görev olarak önümüzde durduğunu söyledi.

Sabah oturumunun ardından oluşturulan tartışma gruplarında Komintern ve geleceğin dünya partisi üzerine gerçekleşen tartışmalar derinleştirildi.

Kapitalizmin dünya çapında krizi

Eğitim kampının ikinci oturumunun konuşmacısı EEK’in Genel Sekreteri Savas Mihail Matsas’tı. Yoldaşımız 2007’de patlak veren dünya çapındaki ekonomik krizin doğurduğu politik krizlere ve diğer tarafta dönemin karakterinin doğurduğu sınıf mücadelelerine, devrimci eğilimlere değindi. Milyonları işsiz bırakan, yoksulluğa sürükleyen, burjuva hükümetlerin kemer sıkma politikalarıyla emekçi halkların sırtına yüklenen krizin doğası üzerinde durdu. 10 yılı aşkın süredir krizden çıkış yolu bulamayan kapitalist sistemin içine girdiği, Avrupa Birliği’nin dağılması gibi krizlerden söz etti. Savas yoldaşımız, Marks’ın Kapital’ine krizin doğasını anlayabileceğimiz tek kaynak olarak özel bir önem atfetti.

Kriz döneminde ortaya çıkan sınıf mücadelelerinin üzerinde duran yoldaşımız, Fransa için de çok kısa bir süre önce herkesin sakin dediğini ancak ardından Sarı Yelekliler hareketinin patlak verdiğini söyledi. Solun bu hareketi kavramakta yetersiz kaldığını anlattı. Bugün devrimci Marksistlerin ne yapması gerektiği üzerinde durdu.

 

Yedi ülkeden delegenin katılımıyla uluslararası oturumlar

Kampın üçüncü günü uluslararası delegelerin sunumlarına ayrılmıştı, iki ayrı oturumda yedi ülkeden delege ülkelerindeki politik durum hakkında sunumlar gerçekleştirdi.

İlk sözü alan DİP temsilcisi Türkiye üzerine yaptığı konuşmasında, yerel seçimler ve tekrarlanan İstanbul seçimi sonrasında ülkedeki politik durumu, AKP içindeki farklı eğilimleri ve politik krizleri anlattı. Konuşmasında Doğu Akdeniz’de doğalgaz üzerinden yaşanan gerginliğe özel bir yer ayıran yoldaşımız AKP’yi emperyalizmin karşısında Türkiye’nin ulusal çıkarlarını savunuyor gibi gösteren resmi propagandanın aksine gerçekte AKP’nin pazarlıktan daha iyi bir pay kapmak istediğini söyledi. Doğu Akdeniz sularında Yunanistan ve Türkiye’nin donanmalarının karşı karşıya gelmesi durumunda DİP’in, Yunanistan’ın emperyalizmin Doğu Akdeniz’deki maşası haline gelmesine karşı mücadele eden EEK’le omuz omuza savaşa karşı duracağını vurguladı.

Konuşmasında AKP’nin seçimlerde yenilgi aldığını ancak bunun işçi sınıfının ve emekçi halkın zaferi anlamına gelmediğini anlatan yoldaşımız, DİP’in birleşik bir işçi cephesi ve zincirsiz bir kurucu meclis için mücadele ettiğini söyleyerek sözlerini bitirdi.

Türkiye’nin ardından söz alan MTL delegesi Esa Hautamäki, birkaç ay önce seçimlerden çıkan Finlandiya’nın siyasi durumunu anlattı. Çok az bir oy oranı alarak seçimi kazanan yeni hükümetin özelleştirmelere son hızla devam ettiğini söyledi. Diğer yanda seçimlerin öncesine dayanan bir kitle hareketinin var olduğunu söyleyen yoldaşımız, MTL’nin faaliyetlerini ve kitle hareketine müdahalesini aktardı.

Fransa’daki siyasi durumu anlatmak üzere söz alan ROR delegesi Guy Hesser, Sarı Yelekliler hareketi ve öğrenci hareketi üzerine kapsamlı bir sunum yaptı. Sözde demokratik Fransa hükümetinin aylardır sokaklarda olan kitleleri bastırmak üzere hazırlık yaptığını, polisin kullanması için yeni materyaller (gaz bombaları vb.) aldığını söyledi. Fransız burjuvazisinin geçmişte kitle hareketlerini ve devrimleri bastırmak için barbarca şiddet kullanmak konusunda deneyimli olduğunu söyledi.

Redmed adına söz alan DİP Genel Başkanı Sungur Savran, Sudan ve Cezayir'deki devrimlerin içinden geçtiği süreçleri ve önemli dönemeçlerini anlattı. Sözlerine bu oturumda konuşan delegelerin farklı ülkeler üzerine sunumlar yaptıklarını kendisinin de en güzel ülkeyi; devrimi anlatacağını söyleyerek başladı. Bu iki Afrika ülkesinde devam eden devrimlerin zor dönemeçlerden geçtiklerini söyleyen Savran, devrimlerin savunulması ve zafere ulaşması için gereken devrimci proletarya partilerini kurmanın önümüzde duran acil görev olduğunun altını çizdi. Sözlerini "Yaşasın Sudan ve Cezayir devrimleri!" diyerek bitirdi.   

ROR temsilcisinin ardından Güney Afrika delegasyonundan iki temsilci söz aldı. Apartheid dönemini, Nelson Mandela’nın hükümetini ve yaptığı siyasi yanlışları anlattılar.

Ardından Rusya’dan RPK adına Yosif Abramson ve OKP adına Said Gafurov söz aldı. İlk olarak söz alan Said Gafurov konuşmasına, Rusya’daki siyasi durumdan ve Putin rejiminin karakterinden bahsederek başladı. Türkiye ve Rusya’nın ilişkilerine de özellikle değindi. Yosif Abramson ise sözlerine Rusya’da rejimin karakteri üzerinde durarak başladı. Daha sonra İstanbul’da DİP’in ev sahipliğinde yapılan Komintern’in 100. yılı konferansına partisi RPK’nın yolladığı mesajda, örgütsüz olduğumuz için ortak düşman karşısında güçsüz durumdayız dediklerini söyledi. Tartışmak için daha çok konferans, daha çok etkinlik düzenlemeliyiz diyen Abramson, muzaffer Ekim devriminin yüzüncü yılında Rusya’da düzenledikleri etkinlikleri anlattı.

Polonya’dan daha önce Redmed’de yazıları yayınlanan, Redmed internet ağı ve Balkan Sosyalist Merkezi ile iş birliği içinde olan Ewa Groszewska söz aldı. Polonya’da işçi sınıfının işsizlik ve ekonomik zorluklarla mücadele ettiğini anlattı. Solun ise sınıf politikasından uzak olduğunu, tamamen kimlik politikalarıyla ilgilendiği için sınıf mücadelesinden ayrı kaldığını söyledi. “Fikir Alışverişi için Sosyal Forum” isimli örgütlenmeden söz eden Ewa Groszewska, Eylül ayında NATO’ya karşı düzenleyecekleri konferanstan söz etti.

Uluslararası oturumda son sözü ABD’den Alex Steiner aldı. Küba’nın başkenti Havana’da, Mayıs ayında Lev Trotskiy’in mirası üzerine gerçekleşen konferans üzerine bir sunum gerçekleştirdi. Bu konferans üzerine neden şimdi Trotskiy ve neden şimdi Küba sorularını sormamız gerektiğini söyleyen Steiner, konferansta yapılan tartışmaları anlattı.

(Steiner’ın konuşmasına konu olan konferansa DİP ve Fransa’daki kardeş grubu ROR birer temsilci ile katılmıştı: https://gercekgazetesi.net/uluslararasi/kubada-trotskiyin-mirasinin-izinde-uluslararasi-konferans)

Krizin pençesinde Yunanistan ve sınıf mücadeleleri

Kampın dördüncü oturumu Yunanistan üzerineydi. İlk sözü alan Savas Mihail Matsas yoldaşımız, 7 Temmuz’daki genel seçimlerin ardından kurulan sağcı Yeni Demokrasi hükümetinden söz ederek başladı. Yeni Demokrasi’nin seçim zaferine giden süreçte Avrupa seçimlerinden ve Syriza’nın nasıl ektiğini biçtiğinden bahsetti. 2015’te Syriza’nın kitlelerin kemer sıkma politikalarına karşı isyanına ihanet etmesinin kafa karışıklığı ve öfke yarattığını söyledi. Seçimlerde aynı zamanda Yunan solunun oylarında da gerileme olduğunu anlattı. Faşist Altın Şafak’ın oy oranları gerilese de bu oyların sağcı Yeni Demokrasi partisine gittiğini söyledi. Bürokratik engeller dolayısıyla 59 bölgenin 22’sinde seçime girebilen EEK’in ise gerçek etkisinin altında bir oy oranına erişmiş olsa dahi proleter kesimlerden, özellikle Atina’nın batısında oy aldığını söyledi.

Yoldaşımız sözlerini EEK’in mücadelesinin enternasyonal karakterine değinerek bitirdi.  “Kavgamız enternasyonaldir. Devrimci bir enternasyonalin bayrağı altında olmadan, öncü parti olunmaz.” dedi.

Savas yoldaşın ardından söz alan Yannis Aggelis yoldaşımız, Yunanistan ve Avrupa’da ekonomik krizden, krizin yarattığı koşullardan bahsetti. Aynı zamanda EEK’in Yunan solu içindeki müdahalesinden söz eden yoldaşımız, seçimlerden çıkartılması gereken dersin işçi hareketi içinde EEK’in etkisinin olduğu ve müdahale etmesinin gerekliliği olduğunu söyledi.

Konuşmalarından ardından akşam tartışma grupları sabah oturumunda üzerinde durulan konuları tartıştı.

Ertesi gün yapılan kampın son oturumunda kamp süresince oturumlarda yapılan sunumlar üzerine tartışan grupların temsilcileri, çıkarttıkları sonuçları anlattıkları birer sunum yaptılar. Ardından Savas yoldaşımız EEK’in 14. eğitim kampının sonuçlarının bir özetini yaptı. Kampa katılan bütün yoldaşları, uluslararası delegeleri, bütün dünyada işçi sınıfının zaferi için savaşmaya çağırdı. Dinleyicilerin coşku ve alkışlarla karşıladığı kapanış konuşmasının ardından kamp, yoldaşlık duygularını ve mücadeleyi büyütme sözüyle sona erdi.