Türkiye’nin “beka sorunu”
Daha en baştan söylemek gerekirse AKP iktidarıyla birlikte öyle bir rejim yerleştirilmiştir ki, insanlar yapıldığı sırada suç olmayan, hatta o zamanlar iktidarca desteklenen fiillerinden dolayı yargılanmaya başlanmış, hatta çoğu zaman yargılanmaya bile gerek görülmeden ve hangi fiillerinden olduğunu öğrenemeden cezalandırılmış, işlerinden ve yerlerinden olmuşlardır. Ama burjuva hukukunun, tam da kimi iktidar destekçilerinin ifade ettiği gibi “siyasetin köpeği” olarak burjuvazinin sonsuz hizmetine sokulduğunun en güzel göstergesi, OHAL’in sadece grevleri değil, iktidara muhalefet eden her türden eylem biçimini yasaklamak için kullanılmasından başka bir şey değildir. Bu birkaç örnek bile burjuva hukuk sisteminin bu iktidarın ellerinde nasıl çöktüğünü göstermeye yetecektir.
Belki de bundan daha önemlisi, güya sürekli büyüdüğü iddia edilen ekonominin de giderek kötüye gitmesidir. Bunu anlamak için pek zeki olmaya gerek yoktur, zira iktidarın yeni tasarruf tedbirleri ilan etmesi, olmadık mal ve hizmetlere yeni vergiler salması ve hem iç hem de dış piyasaya daha fazla borçlanması, işsizliğin ve enflasyonun giderek yükselmesi ekonominin kötüye gidişinin örneklerinden başka bir şey değildir.
Bütün bunlara dış politikadaki tutarsızlıklar ve sorunlar da eklendiğinde, iktidarın ve yandaşlarının sürekli bahsettiği yok “beka sorunu”, yok “yedi düvele karşı mücadele”, yok “istiklal savaşı” gibi sözlerinin gerçekte ne anlama geldiği daha açık biçimde ortaya çıkacaktır. Şöyle ki, anayasa değişikliğiyle kurumsallaştırılan tek adam düzeninin getirdiği sınırlama ve yasaklar, hatta OHAL’in sürekli kılınması, ülkenin bir “beka sorunu” yaşadığı söylemiyle ayakta tutulurken, rejimin anti-demokratikliğinin nedeni de bu beka sorunuyla açıklanacak ve meşrulaştırılacak, egemen konumlarını sadece böyle bir rejim ile sürdürebilecek olan burjuva sınıfı da toplumsal ve siyasal tepkilerden böylece korunmuş olacaktır.
Gerçekte, ülkenin bir “beka sorunu” yoktur, zira emperyalizme göbekten bağlanmış, 80’li yılların başından itibaren neo-liberalizme entegre olmaya başlayan, AKP iktidarıyla bunu zirveye taşıyan bir ülkede “beka sorunundan” bahsedilmesi, işledikleri bütün suçları örtmeye, kendilerini de bu suçlardan dolayı yargılanmaktan kurtarmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Tam da bu noktada artık şunu söyleyebiliriz ki, aslında bir beka sorunu yaşayan iktidarın ta kendisidir ve şu sıralar birçok insanın “hainlik, ajanlık, casusluk”la suçlanması hiç de boş yere değildir, zira böylece kendi yaşadıkları beka sorununu tüm ülkenin yaşadığı bir “beka sorunu” gibi göstermek ancak böyle mümkün olacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, iktidar kendi sorununu tüm ülkenin sorunu haline bir kez dönüştürdüğünde, ilan edilmemiş bir iç savaşı da başlattığının artık daha açıkça ortaya çıkmasıdır: bundan sonra kendisine karşı mücadele eden her unsur ve hareket, doğrudan doğruya yabancı, düşman, olmadı vatan haini konumuna terfi ettirilecek, dolayısıyla muhalif her kesimin söylemi ve hareketi meşru olmaktan çıkarılmış olacaktır.
Ve elbette ki tüm bunlar, AKP iktidarının giderek çöktüğünün göstergesinden başka bir şey değildir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2017 tarihli 98. sayısında yayınlanmıştır.