Sen şarkılarını söyle Keçe Kurdan Aynur!

15 Temmuz’da Aynur Doğan’ın Harbiye Açıkhava Sahnesi’nde uğradığı saldırı, bu toprakların orta sınıflarının, Beyaz Türklerinin ikiyüzlülüğünü ortaya koymak bakımından çok çarpıcı.

 

İstanbul Caz Festivali kapsamında düzenlenen “Suyun Kadınları - Mujeres de Agua” adlı konserde çeşitli dillerde söylenen şarkıları “büyük bir zevkle” dinleyenlerin, sıra Aynur Doğan’a geldiğinde verdikleri tepki, sloganlarla Aynur Doğan’ı susturmaya çalışmak oldu. O da yetmedi, sahneye pet şişeden mindere ne buldularsa fırlattılar, İstiklal Marşı söyleyip bütün kitleyi terörize etmeye giriştiler. Mahkeme salonlarında “bilinmeyen bir dil” ilan edilen ve yine aynı salonlarda “Türkçe dışında bir dil” statüsüne terfi (!) ettirilen Kürtçe, konserde bulunanlar tarafından bir çırpıda tanındı. Eee ne de olsa, “yüksek eğitimli, entellektüel, çağdaş” bir kitleden bahsediyoruz, tanıyacaklar tabii! Peki ama sonrası nasıl oluyor? Bu nezih kitle, nasıl oluyor da bir sanatçıyı sahneden inmek zorunda bırakacak kadar şiddetin dozunu arttırabiliyor? Şiddet, kendileri uyguladığı zaman “gerikafalı, ilkel insan davranışı” olmaktan çıkıyor mu? Ağızlarına sakız yaptıkları “hoşgörü”, “farklı fikirlere tahammül” gibi kavramlardan ne anlıyorlar? Cevaplar elbette soruların içinde gizli. Ama ikiyüzlülükleri bununla da sınırlı değil.

Beyaz Türklerin kendileri, bir süredir, AKP’nin güç kazanması ve toplumun muhafazakârlaşması ile paralel gördükleri ve orta sınıf yaşam tarzlarını kısıtlayan baskılardan şikayetçi. Konunun ayrıntısına hiç girmeden neredeyse tam iki sene önce, yine bir Temmuz akşamı yine bir konserde yaşanan olayları hatırlatalım. Yer bu kez Topkapı Sarayı. 12 Temmuz 2009 tarihinde Topkapı Sarayı’nda düzenlenen İdil Biret konseri içki içildiği gerekçesi ile basılmıştı. Saldırı sonrası Beyaz Türkler seslerini yükseltiyor, bu ülkenin yaşanmaz hale gelmesinden dem vuruyor, bırakıp gitmekten bahsediyorlardı. Şimdi aynı Beyaz Türkler, Aynur Doğan’ı sahneden indiren saldırgan bir güruh halinde karşımıza çıkıyor! Asıl ikiyüzlülük de işte burada yatıyor.

Aynur Doğan konser sonunda, müziğin evrensel diliyle anlaştığı sahnedeki dostlarının ve dinleyiciler arasında kardeşliğin sesini yükseltenlerin desteği ile diline, kimliğine sahip çıkarak cesur bir adım attı ve sahnede tekrar şarkılarını söyledi. Ertesi gün yaptığı açıklamada da “... bu nefreti ve düşmanlığı sanatın birleştirici gücü ile yenebileceğimize olan inancım, dün gecenin sonunda çoğunluğun bana verdiği destek ile yeniden yeşerdi. Aslında çoğunluk olan bizleriz, kardeşliğimizdir ve sanat da bu kardeşliği pekiştirmeye devam edecektir..." diyordu.

Evet, işçiler, emekçiler ve ezilenler çoğunluk olan bizleriz. Sen şarkılarını söyle Keçe Kurdan Aynur, biz sana kardeşliğin dilinde eşlik ederiz ve alkışlarken şöyle bağırırız: Ne mutlu enternasyonalistim diyene!