Yapışalım yakalarına vergi hırsızlarının!

Yapışalım yakalarına vergi hırsızlarının!

Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun İstanbul Sanayi Odası ziyareti çok önemli bir atışmaya sahne oldu. Kavcıoğlu, kürsüde İSO başkanı ile birlikte otururken sanayi firmalarını bankalardan aldıkları krediyle spekülasyon yapmakla suçladı. İSO başkanı buna sessiz kalmadı ve bankaların da sanayi firmalarına kredi vermediğini, kaynaklarını döviz spekülasyonuna tahsis ettiğini söyledi. İşte Kavcıoğlu’nun buna verdiği cevap bu yazının konusunu oluşturuyor: “şirketlerin yurtdışında kayıt dışı 500 milyar doları olduğu söyleniyor, yüzde 90’ı yalan olsa 50 milyar dolar eder, getirsinler bozdursunlar".

Bu ifade büyük bir itiraf niteliğinde, döviz ihtiyacını hayali “yastık altındaki dolarlar” ile çözmeye çalışan hükümetin aslında çok daha gerçek bir kaynağın farkında olduğunu gösteriyor. Herkesin çok evvelden bildiği, en azından 2016 yılından itibaren de belgeleriyle bildiği bir gerçeğin, eskiden bunları birer “komplo” olarak gösteren devlet kurumları tarafından açıkça ortaya dökülmesi, iktidarın iç çatışmalarla dolu bir çözülüş sürecine girdiğinin yeni bir göstergesidir.

Bazıları bu işleri sadece geri ülkelerin sahtekâr yeni yetme hâkim sınıflarının yapacağını düşünür, “coğrafya kaderdir” der. Kapitalizm düzgün çalışsa bunların hiçbiri olmaz, nasıl ki çağdaş Batı’da bunlar artık tarih olmuştur. Öyle mi gerçekten?

Yukarıda 2016 yılından beridir ortada olduğunu söylediğimiz belgeler: Panama, Paradise (Cennet) ve Pandora belgeleridir. Bu belgelerde dünyanın dört bir köşesinden sermayedar, siyasetçi ve hatta sporcu ve sanatçının vergi kaçırmak için nasıl ortak bir taktiği kullandıkları göz önüne serildi. Bir yanda zamanının İngiltere başbakanı Cameron ve bugünlerde emperyalizm sevdalılarının prensi Volodimir Zelenskiy, diğer tarafta İran’ın eski cumhurbaşkanı ve bazı Avrasyacı çevrelerde direniş ekseninin önderlerinden mütevazı bir halk adamı olarak gösterilen Ahmedinejad, ve sonra Çin’in “kızıl aristokrasi”sine kadar çok farklı kesimlerin vergi kaçakçılığı bu belgelerle ortaya kondu. Türkiye’den ise başta Malta’da şirketler kurarak ve Malta bayrağıyla gemi ticareti yaparak vergiden kaçan Binali Yıldırım’ın oğulları olmak üzere 500’den fazla isim bu belgelerde geçiyor. Yani Kavcıoğlu’nun “böyle duyumlar var” gibi ifade ettiği şeyler aslında belgeli gerçeklerdir!

Bu iş şark kurnazlığı değildir dedik. Merkez Bankası başkanının söylediği miktar 500 milyar dolar. Dünya genelinde ise vergi cennetleri yoluyla vergisi ödenmeyen servetin toplam miktarının yaklaşık 11 trilyon dolar olduğu hesaplanıyor. Bu düzen tüm dünyada böyle. Peki bu vergi cennetleri neresidir? Zannetmeyin ki buralar medeni Batı’nın dışındadır. Tersine, en önde gelen yerler arasında AB’den İsviçre, Lüksemburg, İrlanda ve ABD’de Güney Dakota eyaleti bulunmaktadır. Yani bu iş medeniyetten nasibini almamış çevre ülkelerinin kurnazlığı değil, bizzat kapitalist medeniyetin kendisidir.

İktidar şimdilik bu gerçekleri Batıcı sermayeye karşı bir baskı aracı olarak kullanıyor olabilir. Gerçekten bu tartışmayı büyütüp, bu paraların peşine düşecekler mi göreceğiz. Ancak geçmişten edindiğimiz tecrübe, her seferinde “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” denilen tüm sızıntı ve tartışmaların çok kısa süre içinde unutulup gidebileceği. Tekrar böyle olmaması için halkın güvenebileceği şey patron medyası olamaz. Bizler kendi hafızamızı ancak işçi sınıfının örgütlü yapıları yoluyla diri tutabiliriz. Ancak böylece iktidar veya muhalefet bizi kriz sopasıyla hizaya getirmeye çalıştığında, onlara krizin gerçek çözümünü haykırabiliriz: “Kaçak para var, onu gidip nereden alacağımızı biliyoruz!”.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2022 tarihli 156. sayısında yayınlanmıştır.