“Akıllı fabrika” çağında akıldışı kapitalizm

Burjuvazi ilerici olduğu dönemde toplumsal devrim kavramına başvururdu. Mevcut üretim ilişkilerini dönüştüren İngiliz Devrimi’nden, Fransız Devrimi’nden sıkça söz ederdi. Ne zaman ki aristokrasi yıkıldı, kapitalist üretim ilişkileri yerleşti, devrim kavramının içeriği de değişti. Artık devrim denince uzunca bir süredir teknolojideki çığır açıcı gelişmeler akla geliyor. Hele burjuva sosyal biliminde sanayi devrimi, iletişim devrimi, dijital devrim gibi kavramlar hep teknolojideki önemli gelişmelerin bütün toplumsal yapıyı değiştirecek, toplumların refah düzeyini artıracak bir sihirli değnek olacağını ima eder tarzda kullanılır oldu. Öyle ya, eğer toplumsal gelişmeye damgasını vuran asıl devrim “akıllarımızda” ortaya çıkıyor ise, mevcut üretim ilişkilerini dönüştürmeyi hedefleyen bir sosyal devrime niye gerek olsun ki. Yıllar önce “radikal” bir akademisyen köşe yazarı bu bakış açısını “günümüz devrimcileri laboratuvarlarda, beyaz önlükleriyle yeni bir dünya yaratıyor” diye özetlemişti. Marx’ın mevcut burjuva üretim ilişkilerinin bir toplumdaki üretici güçlerin gelişmesinin önünde engel olacağı; insanlık tarihinin, ancak sınıf mücadelesinin ürünü olan sosyal devrimlerle bu engeli aşabileceği iddiası artık geçerli değildi.

Günümüzde, tam da dünya ekonomisinin 2008’den bu yana uzun durgunluktan bir türlü çıkamadığı bir dönemde sermaye çevreleri yine yeni bir “devrim”i dillendiriyorlar. 18. yüzyılın makine devrimi, 19. yüzyılın kitlesel üretim devrimi, 1960’lardaki bilgisayar devriminden sonra, bu kez robotlara, yapay zekâya, üç boyutlu yazıcılara dayalı “IV. Sanayi Devrimi”nden söz ediyorlar. Güya, “Sanayi 4.0” diye de adlandırılan bu yeni dönemde, bugüne kadar tek tek makineleri yöneten bilgisayarlar bundan sonra bütün olarak fabrikaları yönetecek. “Akıllı Fabrika” döneminde verimlilik ve üretim artacak!

Aç tavuk kendini darı ambarında sanırmış. Uluslararası burjuvazi de sanki en ilerisinden en “yükselen”ine ekonomilerde verimlilik artışları yıllardır azalmıyormuş, kitlesel işsizlik artmıyormuş, yatırımlarda yaprak kımıldamıyormuş gibi, “akıllı” teknolojilerle yeni bir refah döneminin açılacağı hayali içinde. Oysa son dönemde yapılan araştırmalar, birçok gelişmiş kapitalist ekonomide son 20 yıl içinde yaygın teknoloji kullanımına rağmen hem verimlilik artışlarının yavaşladığını hem de teknolojik gelişmenin ekonomik büyümeye olan etkisinin oldukça azaldığını ortaya koyuyor. Bir kez değeri yaratanın, dolayısıyla zenginliği üretenin, bir kısım burjuva ve çoğu küçük burjuva sosyal bilimcinin iddia ettikleri gibi teknoloji ve onun altında yatan bilgi ve akıl değil, insan emeği olduğunu kavradığımızda, neden bu zenginliğin kapitalist üretim ilişkileri altında bütün toplumun faydasına sonuçlar üretemeyeceğini anlama fırsatını yakalamış oluruz. Eğer üretim sürecinde rekabetin etkisiyle daha fazla “akıllı” makine işçinin yerini alıyorsa, bir süre sonra -verimlilik artsa bile makineler fazladan değer yaratamayacağına göre, yatırımlar eskisi kadar “kârlı” olmamaya başlar. Kapitalist üretimin temel bir çelişkisidir bu. Bunun sonucunda sermayedarlar artık daha az yatırım yapmaya başlarlar; bir yandan işsizlik daha da artar bir yandan da verimlilik artışı yavaşlar. Bu çelişkinin “akla” en uygun çözümü basittir: Söz konusu teknolojik gelişmeden tüm toplumun faydalanabilmesi için ücretleri düşürmeden, eskisine göre daha fazla işçiyi, eskisine göre daha az süre istihdam etmek. Böylece iş ve aş sorunu ortadan kalkar. Gelgelelim daha az kâr elde edeceği için hiçbir sermayedar böyle bir çözümü aklından bile geçirmeyecektir.

Geçenlerde dünyanın dördüncü büyük bankası HSBC’nin baş iktisatçısı dünya ekonomisinin içinde bulunduğu durumu, “okyanusta filikaları olmayan bir transatlantik”e benzetiyordu. Sanayi 4.0 “devrimi”, dünya ekonomik krizi karşısında çözümsüz kalan burjuvazinin yeni bir “can simidi” arayışının ifadesidir. İster bilgisayarlar ister robotlar olsun, üretim araçları onları üreten işçiler tarafından kamulaştırılmadan, yani kâr mantığına dayalı üretim ilişkileri dönüştürülmeden, “akıllı fabrikalar” toplum açısından ancak akıldışı sonuçlar (işsizlik, yoksulluk, açlık, güvencesizlik) doğurmaya devam edecektir.


Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2016 tarihli 78. sayısında yayınlanmıştır.