Emekçi halkın yakıcı sorunları sosyalist çözümleri dayatıyor! Düzen siyasetinin çözümsüzlüğü bağımsız bir sosyalist odağı zorunlu kılıyor!
Türkiye işçi sınıfının ve emekçi halkının çözüm bekleyen can yakıcı sorunlarının hiçbirinin mevcut düzen içinde bir çözümü yoktur. Hayat pahalılığı, işsizlik ve yoksulluk fabrikaların, bankaların özel mülkiyetine dayanan kapitalist piyasa anarşisi içinde çözülemez. Dünya, Amerikan, İngiliz ve Avrupa emperyalistlerinin terörist çatı örgütü NATO eliyle kışkırttığı bir dünya savaşına doğru giderken emekçi halkın güvenliği ve esenliği Türkiye NATO üyesi olduğu sürece sağlanamaz. Türkiye Gümrük Birliği’nin içinde kaldıkça, AB’nin kapısında durdukça emperyalizmin askeri, mali, siyasi zincirleri kırılamaz. İstibdad rejimi, istibdadın zincire vurduğu meclisle ve meclisin figüranlaştırılmış milletvekilleriyle ortadan kaldırılamaz. Düzen siyasetinin emekçi halka hürriyet getirmesi beklenemez.
Türkiye’nin krizleri, işçi sınıfı ve emekçi halkın yakıcı ve acil sorunları, sosyalist ve devrimci çözümleri çağırmaktadır. Sosyalistler bu çağrının gereğini yaparak sermayeden, devletten ve emperyalizmden bağımsız, düzenin tüm siyasi güçlerinden ayrı bir siyasi odak inşa etmek için güçbirliği yapmak zorundadır. Devrimci İşçi Partisi bu doğrultuda bağımsız bir sosyalist odak için çağrısını yinelemektedir. Yaklaşan seçimler bu doğrultuda değerlendirilmeli, Cumhur ve Millet İttifakları karşısına işçi sınıfının ve emekçi halkın çıkarlarına yaslanan bir üçüncü odak inşa edilerek çıkılmalıdır. Bu odak, işçi sınıfının ve emekçi halkın karşısına iktidara talip olarak ve gerçek çözümün yolunu göstererek çıkmalıdır. Bu iddianın gereği hiç şüphesiz ki bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmak, işçi sınıfının ve emekçi halkın çıkarlarına dayanan ve gerçek çözümü ortaya koyan programı, seçimleri vesile ederek kitlelere ulaştırmaktır. İstibdadın koyduğu kurallar ve dayattığı koşullar altında, cumhurbaşkanı adayı çıkarmak dahi ortak bir çabayı, sosyalistlerin ittifakını gerektirmektedir. Hele ki kitleleri düzeni tadil etmeye değil, kökten değiştirmeye ikna etmek ve bu doğrultuda seferber etmek için bir güçbirliği mutlaka gereklidir.
Gerekli olmayan ve düpedüz yanlış olan ise sosyalistlerin kendilerine, Erdoğan’a karşı Millet İttifakı ya da 6’lı masadan çıkacak bir burjuva adayına seçim kazandırma misyonu biçmesidir. İşsizlikten, pahalılıktan, yoksulluktan bahsedip tüm bunların müsebbibi olan sermaye sınıfının adayına oy çağıranın, NATO’ya hayır deyip NATO’cuyu destekleyenin sadece inandırıcılığı değil, itibarı da kalmaz. “Önümüzdeki seçim bir referandumdur” diyerek düzen muhalefetinin adayı için değil, başkanlık seçimine karşı parlamenter sistem için sandığa gideceğini söylemek ise sadece kendini kandırmaktır, anlamı Amerikancı bir düzen adayına oy kullanmaktır. 6’lı masanın düzen partileri “güçlendirilmiş parlamenter sistem” istediklerine ve bunu yapacaklarına kendileri de inanmamakta, seçmenlerini dahi bu konuda ikna edememektedir. Kaldı ki 6’lı masanın her bir bileşeni fırsat bulduğu anda başkanlık rejiminin nimetlerinden faydalanmak için saf değiştirmeye hazır beklemektedir.
Tüm bunlar ortadayken hâlâ bu boş vaade inanmış görünen sosyalistler seçimin referandum niteliğinde olacağı iddiasında bulunabilmekte, ilk turdan işi bitirmek için düzen muhalefetinin ortak adayına doğrudan ya da dolaylı destek açıklamakta ve bu doğrultuda da etraflarına akıl verebilmektedirler. 6’lı masanın mümkün ve mümkün olmayan adaylarından aday beğenmekte, kimine oy vereceklerini kimine vermeyeceklerini açıklamakta, bu yüzden 6’lı masanın adayı belli olmadan sosyalistler aday çıkarmasın, bekleyelim görelim tavrını savunabilmektedirler. Bunlar kabul edilebilecek tutumlar olarak görülemez. Türkiye’nin sermayeden, devletten ve emperyalizmden bağımsız, düzenin tüm siyasi güçlerinden ayrı, işçi sınıfını esas alan bir üçüncü cepheye ihtiyacı varken, er ya da geç Millet İttifakı’nın (6’lı masanın) adayını destekleyecek bir cephe en fazla iki buçukuncu cephe adıyla anılabilir. Dahası emekçi halkın iş aş hürriyet isteği devrimci ve sosyalist yönde çözümleri dayatırken, sosyalistlerin kalkıp mevcut siyasal yapıdaki icra makamı olan Cumhurbaşkanlığında çözümün değil sorunun parçası olan bir burjuva adayı desteklemesi siyaseten sıfırlanmak demektir. Sosyalistler “kaç oy alırız” tasasına düşmeden önce “var mıyız yok muyuz” sorusuna cevap vermek zorundadır.
“Vardık, varız ve var olacağız!” İş aş hürriyet için! Emperyalist zincirleri kırmak için! Kürt sorununu, Alevi toplumunun sorunlarını, göçmen sorununu ve tüm ezilenlerin sorunlarını eşitlik, kardeşlik ve özgürlük temelinde çözmek için! Zincirli meclise figüran olmak üzere değil, zincirsiz bir Kurucu Meclis doğrultusunda emekçi halkı seferber etmek için! Düzeni tadil etmek için değil, kökten değiştirmek için! Sosyalistleri bir kez daha düzen siyasetine sırt çevirmeye, yüzlerimizi işçi sınıfına dönmeye ve bağımsız bir siyasal odak inşa etmek için güçbirliği yapmaya çağırıyoruz!
Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi