Beyrut’taki patlama üzerine DİP açıklaması

Beyrut’taki patlama üzerine Devrimci İşçi Partisi açıklaması

Manda değil, Savra!

Killon yani killon olacaksa Macron da olmaz!

Devrimci İşçi Partisi (DİP) olarak, her dinden ve mezhepten Lübnanlı kardeşlerimize, 4 Ağustos 2020 günü yaşadığınız felaket dolayısıyla Türkiye emekçileri adına, size üzüntü ve dayanışma duygularımızı ifade etmek ve acılarınızı paylaştığımızı belirtmek isteriz. Yitirdiğiniz canlar için baş sağlığı dileklerimizi iletir, arkalarında bıraktıkları sevdiklerine sabır diler, ağır yaralıların sağlıklarına bir an önce kavuşacaklarını ve bütün yaralıların sıkıntılarının hızla aşılacağını umarız.

Aynı zamanda, Türkiye işçi sınıfının öncü kesiminin, bu denli inanılmazcasına akıldışı felaketlere son vermek amacıyla başka tür bir toplum ve başka tür bir siyasi hayat yaratma uğrunda göstereceğiniz çabada bütünüyle arkanızda olacağı konusunda sizi temin etmek isteriz. Sadece son beş yıldır yaşadığınız felaketlere değinecek olursak, 2015’te kendi çöpünüzü kendiniz toplamak zorunda kaldığınız için ayağa kalkmıştınız; ekonomik kriz başladığında bankalar çökmesin diye kendi paranızı bankadan çekemez oldunuz, hâlâ da çekemiyorsunuz; şimdi de Lübnan’ın hâkim sınıflarının siyasi temsilcilerinin içine battığı sorumsuzluk ve yolsuzluk batağının son ürünü olan patlama dolayısıyla evlerinizin enkazını kendi ellerinizle temizlemek zorunda kalıyorsunuz.

Lübnanlı kardeşlerimiz!

Daha on ay önce sokakları “killon yani killon” (“hepsi dediysek hepsi demektir”) sloganıyla çınlattınız! Şimdi o “hepsi” korkudan başlarını bile çıkaramıyorlar çünkü biliyorlar ki elinize geçirseniz paramparça edip kendi marifetleri olan molozların içine fırlatıp atacaksınız onları. Buna karşılık, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bundan istifade sanki ülkenizin kurtarıcısı pozunda sokaklarınızda dolaşıyor. Dünya burjuvazisi eli yükseltiyor. “Lübnan’ın politikacıları olmadı, o zaman sömürgecilerin politikacılarını verelim size” diyor. 

Ne cüret! Bu adam, hani politikacı takımınızla, Aun’larla, Hariri’lerle, Berri’lerle, Cemayel’lerle, Cumblat’larla konuşuyor olsa neyse; sıradan Lübnanlılarla, işçilerle, memurlarla, esnafla, öğrencilerle konuşurken hemen felaketin üzerine yaptığı ziyareti “iki ülke arasındaki derin tarihi bağlar” ile gerekçelendiriyor. Ne yüzsüzlük! Neymiş acaba bu “derin tarihi bağlar”? Sömürgeci bir emperyalist ülke ile onun “bendeleri” olarak aşağıladıkları arasındaki ilişki! Aslında Lübnan’ın, devleti bütün din ve mezheplerden burjuva politikacılara mahsus “hisse”ler dağıtarak bölük pörçük eden bugünkü politik rejiminin kaynağında tam da o Fransız mandası yatıyor. Fransızlar Osmanlı’nın “Millet” sistemini tam da, sizi daha da rahat bölüp yönetmek bakımından kendilerine biçilmiş kaftan sayıp pekiştirdikleri içindir ki bugün bu politik rejimin getirdiği bütün sıkıntıları çekiyorsunuz. Geçen yıl her dinden ve mezhepten Lübnanlılar olarak sizi bölen bu sistemden kurtulmak için herkese eşit davranan, evrensel kurallarla oluşturulmuş bir cumhuriyet talep ederek çıkmıştınız sokaklara. İşe bakın ki, şimdi tam da o şikâyet ettiğiniz politik rejimin tarihi olarak sorumlusu olan eski sömürgeci, sizin karşınıza kurtarıcı olarak çıkıyor. Gerçekten az bulunur bir cüret!

Lübnanlı kardeşlerimiz!

Aslına bakarsanız, Macron’a teşekkür etmek gerekir: Böyle davranarak Lübnan’ın her inanç grubundan emekçi ve gençlere karşı karşıya oldukları seçenekleri berrak biçimde ortaya koymuş oldu. Seçenekler açıktır: ya Savra ya manda! Seçenekler berraktır: ya kendi “Savra”nızın dilini konuşacak ve geçen yılın Ekim devrimi ile başladığınız işi bitireceksiniz ya da parayı verenin düdüğünü Fransızca çalıp ülkeyi emperyalizme teslim edeceksiniz. Üstelik bunun anlamı, istedikleri kadar yolsuzluğa son vermekten söz etsinler, eski bataklığın içinde debelenip durmak olacak. Çünkü Lübnan’ı bütün bu sosyo-ekonomik ve politik sisteme mahkûm eden, tek tek politikacılar, kadrolar, yani siyasi temsilciler değil, burjuvazinin o din-mezhep temelli yağma sisteminin ta kendisidir.

Peki şimdilerde uzatmalı bir ekonomik krizle çökerken Lübnan’ın bütün halkını sefalete düşüren o sosyo-ekonomik sistem nedir ki? Hem Lübnan kapitalist sınıfının hem de emperyalistlerin bayıldığı bankacılık sektörünü her şeyin merkezine almış olan, böylece iğneden ipliğe, gıda maddelerinden ilaca her malın yurtdışından ithal edilmesini gerekli hale getiren bir ekonomi. Üstelik bunu Londra finans merkesi City ile Borsa İstanbul başta olmak üzere bütün aç kurtların, şeyhlerin ve emirlerin petrol gelirlerine göz koyduğu bir rekabet dünyasında yapmaya çalışarak. Evet, sofraya koyacağınız gıda maddesini de, hastanızın kullanacağı ilacı da ithal etmek zorundasınız, ama Lübnan burjuvazisi muazzam bir aymazlıkla ülkenin ithalatının yüzde 60’ını gerçekleştiren Beyrut limanını yerle bir etti! Evet, ülkenizin tahıl stokunun yüzde 85’i limandaki büyük siloda saklanıyordu, ama o siloyu da limanla birlikte yerle bir ettiler! Yerle bir edilmesi gereken işte bu sosyo-ekonomik ve politik sistemdir!

Macron neden sizi ziyarete geldi anlıyor musunuz? Memleketinizin çökmüş ekonomik ve politik sistemini yeniden ayağa kaldırmak için!

Peki ne öneriyor Macron? Eski sömürgeci refleksiyle “biz halka kendimiz doğrudan dağıtacağız” dediği para ve yardım vaat etti. CEDRE (“Sedir Ağacı”) projesini sürdürmeyi vaat etti. Nedir o proje? Emperyalizmin iki yıl önce Lübnan hâkim sınıflarıyla üzerinde anlaştığı İşletmeler Aracılığıyla Ekonomik Kalkınma ve Reform Konferansı. “İşletmeler aracılığıyla”! Lübnan halkını bugün karşı karşıya olduğu bataklığın içine çekmiş olan o kapitalist işletmeler aracılığıyla! Macron’un yapmakta olduğunun adını koyalım: bir halkı en zor anında tutsak etmek. Savra’nızı, devriminizi satın almaya geldiler, ey Lübnanlılar!

Birçok Lübnanlı gibi Fransızca bilen bir genç kardeşimiz, halkın arasında dolaşan Macron’a “mandayı yeniden kurun” diyor. Genç kardeşimizi uyarıyoruz: Memleketiniz için felaket reçetesidir bu. Biraz ileride bir oto tamircisi Macron geçtikten sonra şöyle söyleniyor: “Fransızlar bu yolsuzluğa batmış politikacılara para mara vermesin. Ya bunları alıp gitsin ya da gelsin o cumhurbaşkanımız olsun”. Ne seçenekler ama!

Lübnanlı kardeşlerimiz!

Razı olmayın, pişman olursunuz. Üç nedenle pişman olursunuz. Bir, Macron ülkenizi ancak Aun’ların, Hariri’lerin, Berri’lerin, Cemayel’lerin, Cumblat’ların hanedanlarının yeni temsilcileri ile birlikte yönetebilir. Oto tamircisi kardeşimiz yanılıyor: Macron Lübnan’ın cumhurbaşkanı olsun, bunların hepsini kendine yardımcı alır. Yani eski pislik devam eder! İki, emperyalistlerden büyük yardım beklemeyin. Tarihlerinin en derin ekonomik krizini yaşıyorlar. 2020’nin ikinci üç ayında ABD ekonomisi yıllık olarak hesaplandığında yüzde 32 daraldı; avro bölgesi ekonomisi daha da fazla, yüzde 40’ın üzerinde küçüldü; İngiltere’ye gelince, son 300 yılın en kötü daralmasını yaşayacağı öngörülüyor! Bizim Türkçede bir söz vardır, belki de sizden, Arapçadan almışızdır: “Kendisi muhtâcı himmet bir dede, nerde kaldı gayrıya himmet ede?”

Ve asıl üçüncüsü, sorunlarınızı çözebilecek tek aracınızı, devriminizi, Savra’nızı elinizden kapacaklar!

Bazılarınız diyebilir ki, bundan kötüsü olmaz, Macron’a bir şans verelim ki şu rezil durumdan kurtulalım. Hayır, bundan kötüsü de olabilir. Bir düşünün: geçen Eylül ayında, devriminiz başlamadan önce biri size “bundan daha kötü bir durum olabilir mi?” diye sorsaydı, tabii ki “hayır!” derdiniz. Ama şimdi duruma bakın: 150’den fazla ölü, bir 120 kişi de ölüm tehlikesiyle karşı karşıya, 1.000 kişi hastanelerde, 5.000 yaralı ayakta, 300 bin insanın evi başına yıkılmış, resmi tahminlere göre bile şehri yeniden inşa için 3 milyar dolar gerekli (bunun kat kat üstüne çıkacaktır mutlaka), ülkenin tahıl stokunun yüzde 85’i heder olmuş, ithalatın yüzde 60’ını yapan liman yerle bir, Lübnan parası Eylül’den bu yana değerinin yüzde 80’ini yitirmiş, kamu borcu gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 160’ına fırlamış, çığ gibi işsizlik, yoksulluk, açlık. Olmaz olmaz demeyin, olmaz olmaz.

Artık kapitalizmin çözüm olabileceği günler geçti. Başka bir yol ise mümkün.

  • Burjuva politikacılarının ceplerini dolduran iğrenç dış borcu ödemeyi reddedin! Macron politikacı hanedanlarını alsın yanına gitsin kardeşimizin dediği gibi, bırakın onlar kendi aralarında kozlarını paylaşsınlar! 
  • Bankalar derhal kamulaştırılsın, ihtiyacı olan parasını çekebilsin, bütün bankalar tek bir kamu bankasında birleştirilsin ki ülkenin bütün kaynakları emekçi halkın ihtiyaçlarına göre dağıtılabilsin!
  • Lübnan ekonomisinin finansal spekülasyonun asalak faaliyetlerinden kurtulması ve kaynakların demokratik bir planlama temelinde üretime yönlendirilmesi sağlansın!
  • Din-mezhep temelinde yağma sistemi kaldırılsın, her inanç grubunun ve azınlıkların haklarını koruma altına alan bir evrenselci cumhuriyet kurulsun!
  • Emperyalizmle mücadele! Sadece Macron’la değil, Trump ve diğerleriyle de!
  • Siyonizmle mücadele! Ortadoğu halklarına karşı emperyalizmin ileri karakolu olan Siyonist İsrail ile mücadele, Lübnan toplumunda yalnızca bazı grupların sorunu olmaktan çıksın, bütün din ve mezheplerin katılımıyla işyerlerinde ve mahallelerde kurulacak milis kuvvetlerinin görevi haline gelsin!
  • Ortadoğu haklarının birliği uğrunda mücadele yoluyla Ortadoğu ve Kuzey Afrika Federasyonu uğrunda mücadele!

Geçen Ekim ayında başlattığınız ve hâlâ terk etmediğiniz devrime bütün bunlar yüzünden ihtiyacınız var. Beyrut’un Şehitler Meydanı’na dönmeye başladınız. Trablusşark’ta, Sayda’da, Sur’da, el Dahiye el Cenubiye’de, kısacası 2019 Ekim ayından bu yılın başına kadar büyük bir canlılığa ve enerjiye sahne olan bütün meydanları yine doldurun. Bundan sonra ihtiyaç, devrimi muhalefet organı olarak başlayıp iktidar nüveleri haline gelecek şuralarla donatmaktır. Bir de bütün burjuva düzen partilerinden bağımsız bir işçi sınıfı partisi yaratmaktır. Sizin yani emekçi halkın iktidara uzanması gerekiyor.

Bütün Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da müttefikleriniz var. Sudan’ın, Cezayir’in, neredeyse komşunuz sayılacak Irak’ın, biraz ötede İran’ın halkları geçen sonbaharda, Koronavirüs krizi başlayana kadar sizin Savra’nıza eşlik ediyordu; şimdi virüsün şoku geçtikçe, mesela Irak’ta yeniden başlarını kaldırıyorlar. Beyrut limanındaki patlama 200 kilometrelik mesafedeki Kıbrıs’ta bile hissedilmiş diyorlar. Politik artçı sarsıntılar çok daha uzaklardan, Lübnan’dan Sudan’a, Irak’tan Hirak’a kadar duyulacak!

Kalkın ayağa Lübnanlı kardeşlerimiz! Kendi kaderinizi kendi ellerinize alın. Zincirlerinizden başka kaybedecek hiçbir şeyiniz yok!

4 Ağustos 2020 günü Lübnan burjuvazisi istifasını verdi ve ardından intihar etti. O ölü gövdeyi, o çökmüş siyasi düzeni canlandırmaya çalışmayın!

Devrimci İşçi Partisi

9 Ağustos 2020

 

Bu bildiri, Macron öncülüğünde emperyalist güçler arasında düzenlenen Lübnan için bağış toplama toplantısından önce, dün sabah hazırlanmış ve İngilizce olarak www.redmed.org sitesinde yayınlanmıştır.