Arap yazı
Müslümanların Masumiyeti filminin ortaya çıkmasının ardından başta Arap dünyası olmak üzere dünya çapında Müslüman halklar nezdinde büyük bir infial yaşandı. Bu infialin en uç noktasında Libya’da ABD Büyükelçisi ve 2 diplomat öldürüldü. Pek çok ülkede gösteriler ABD başta olmak üzere emperyalist Batı ülkelerinin elçiliklerine yönelik şiddet eylemlerine dönüştü. Emperyalist devletlerin bayrakları yakıldı, bazen de Pakistan’da olduğu gibi porno film yayınlayan sinemalar.
Kim barbar?
Batılı veya Batıcı demokratın tüyleri hemen diken diken oluverdi. Bu ne barbarlıktı böyle. Çirkin ve kalitesiz bir film için bunca tantana yapmak ancak Doğulu halkların az gelişmişliğinin yeni bir kanıtı olabilirdi. Öyle ya, ABD büyükelçiliğine dilekçe vermeli ya da “Youtube”dan filmin altındaki “dislike” (beğenme) tuşuna basmalıydı onurları ayaklar altında çiğnen milyonlar. Onlara göre Kaddafi’nin ölümünün ardından CBS televizyonunda kahkahalar atıp “geldim, gördüm, öldü” diye espri yapan Clinton demokrat, güçlü, espritüel kadındır. Ayaklanan esmer derili, terlikli insanlar ise barbar…
Biz, işçi sınıfı sosyalistlerinin ise bu demokratik batıcı aptallıkla hiçbir ortak noktası, hiçbir duygudaşlığı olamaz. Biz bu rezil filmin arkasındaki uygarlığı, yani emperyalist kapitalist barbarlığı kendimize en büyük düşman görenleriz.
Obama’nın talimatıyla Erdoğan’dan itidal açıklaması
Hemen ekleyelim. Bu emperyalist kapitalist barbarlığın Müslüman müttefikleri de var. Bunların en başında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen geliyor. Erdoğan, şiddet içeren eylemleri terör olarak niteleyerek en sert şekilde ve nefretle kınadığını açıkladı. Müslüman halkı itidale davet etti. Daha sonra Beyaz Saray sözcüsü Jay Carney, bu açıklamayı yapması için ABD başkanı Barack Obama’nın bizzat Erdoğan’ı arayarak ricacı olduğunu duyurdu. Erdoğan ve AKP’liler Beyaz Saray’ın bu açıklamasına çok bozulmuş. AKP’lilere göre Erdoğan hiçbir telkine gerek olmaksızın bu tür açıklamaları hep yaparmış, bundan sonra da yapmaya devam edecekmiş. Özrü kabahatinden büyük mü dersiniz, tüy dikmek mi dersiniz, tercih size kalmış. Ama hakları da var zira vaktiyle emperyalistlerin kışkırttığı aşiretler Kaddafi’nin cansız bedenini yerlerde sürüklediğinde de Erdoğan aynı Erdoğan’dı ve “Libya halkının özgürlük, adalet ve demokrasi uğrunda verdiği haklı mücadelenin kesin bir zaferle sonuçlanmış olmasından duyduğu memnuniyeti” bildirmişti.
Suçsuz, gariban elçiyi savunan Fethullah Gülen
Emperyalizmin diğer bir sadık destekçisi Fethullah Gülen’e göre ise İslam’ı savunmak için olaydan “habersiz” insanlara roket atmanın Müslümanlıkla bağdaşır bir yanı yokmuş. Büyükelçinin bir cürmü, yani suçu yokmuş. Büyükelçilik görevlilerinin ilk işinin bulunduğu ülkede olan bitenden haberdar olmak olduğunu ve elçisi olduğu devleti her yönüyle temsil ettiğini söylemeye bile gerek yoktur herhalde. Nitekim, ABD’nin Libya büyükelçisi de her şeyden haberliydi; zaten ABD emperyalizminin Libya’daki bir numaralı temsilcisine olaylardan habersiz gariban muamelesi yapmak sadece Libya’lıları değil tüm halkları aptal yerine koymaktır.
Bizim safımız belli!
Emperyalizme karşı en tutarlı kavgayı veren işçi sınıfı sosyalistleri barışçıl ya da değil tepkisini gösteren halkların yanındadır. Tabii ki aynı anlama gelmek üzere emperyalist barbarların ve onların çanak yalayıcısı gözü yaşlı demokratlar ile emperyalizme ve Siyonizme dost siyasal İslamcı işbirlikçilere karşıdır. Bundan en ufak bir şüphe dahi duyulmamalıdır. Elbette ki bu saf tutuşun duygu dünyamızda derin bir karşılığı vardır. Fethullah Gülen gibi bir emperyalist uç beyine gariban gibi bakmamız pek zordur. Sefaletin pençesinde kıvranan, kan ve barutun içinden çıkan ve can havliyle tırnağını düşmanının boynuna geçiren Libyalıyı Erdoğan gibi “şiddetle ve nefretle kınamak” aklımızın ucundan geçmez. Biz solculuğu Batı’nın demokratik normlarına ulaşmak olarak görenlerden hiç değiliz. Arap devrimi başlar başlamaz DİP olarak yayınladığımız bildiride şöyle demiştik: “‘Müslüman ya da Doğulu toplumlar koyun gibidir, isyan etmez’ saçmalığını öne sürenler utansın! Proletarya şanlı uluslararası mücadele tarihine yeni bir onur sayfası yazıyor! Hem de Müslüman ağırlıklı bir toplumda!”
Arap devrimi emperyalizm ve Siyonizmle savaşarak ilerleyecek
Ancak gerçek ve tutarlı sosyalistler yaşanan gerçeklikle duygularını siyasi bilinçlerinde bütünleştirirler. Biz sadece ayağa kalkan halklarla bir duygu bağı kurmuyoruz. Aynı zamanda İslam’a saldıran filme karşı gelişen tepkileri Arap devriminin ilerleyişi açısından son derece önemli bir noktaya yerleştiriyoruz. Yine DİP olarak Libya’da Arap devriminin bağrına emperyalist bir kamanın sokulduğu tespitini yaptıktan sonra açıkça “Arap devrimi, ne zaman ve hangi aşamada olacağını tam kestirmek mümkün olmasa da, mutlaka ve mutlaka emperyalizm ve Siyonizmle savaşarak ilerlemek zorundadır” diye eklemiştik. Yine her seferinde Müslüman Kardeşler’in yükselişine, İslamcılığın Avrupai demokratik normlar aleyhine gelişmesi dolayısıyla değil Arap devriminin Müslüman Kardeşler aracılığıyla uysallaştırılması dolayısıyla karşı çıkmıştık.
Şimdi ne oluyor? Kitleler emperyalist konsoloslukları basıyor, emperyalist bayraklar yakılıyor. Yakan sadece kitleler değil: Lübnan’da Hizbullah’ın sert açıklamalarından sonra ABD büyükelçiliği önlem alıp gizli belgeleri yakmaya başlıyor. Kısacası ve özcesi bir kez daha Arap kitleleri emperyalizmle karşı karşıya geliyor. Türkiye’de AKP ve Fethullah Gülen, Mısır’da, Suriye’de Müslüman Kardeşler, Tunus’da En Nahda ise bu sertleşme karşısında aldıkları tavırla emperyalizm yanlısı yüzlerini açık ediyorlar.
Libya’da Hillary Clinton şaşırmış soruyor: “Özgürleşmesine yardımcı olduğumuz bir ülkede nasıl böyle bir şey olabilir?” Bu soruyu ABD’liler ilk kez sormuyor. İran’a karşı destekledikleri Saddam’ın, SSCB’ye karşı savundukları Taliban’ın ve tabii ki beslemeleri Usame Bin Ladin’in nasıl olup da kendilerine karşı döndüğünü çok sordular. Onların cevabını bilmeyiz ama bizimki şu olmalıdır: Emperyalistler kendi çıkarları için destekledikleri kişi ve güçlere asla eşit müttefikleri muamelesi yapmamıştır ve yapmaz da. Onlar, bekçi köpeği olarak kullandıklarına bekçi köpeği muamelesi yapmıştır. Ancak insanlar köpek değildir. Er ya da geç sömürgeci emperyalist beyaz adama karşı savaş çağrısı ezilen halkların coğrafyasında karşılık bulmuştur, bundan sonra da bulacaktır.
ABD “özgürleşmesi”nin anlamı Libya’da savaş ağaları rejimi ve kaos olmuştur. Libya’nın hiçbir sorunu çözüme kavuşmamıştır. Kaddafi’nin ölümünü cep telefonundan öğrenip kahkahalarla soğuk espriler yapan Clinton şimdi gerçeğe çarptıktan sonra şaşırıyor. Yaşanan şudur, Tunus ve Mısır devrimleri arasına sokulan karşı devrimci kamanın oluşturduğu yara kitlelerin kıtalara yayılan isyanıyla biraz olsun kapanmaktadır. Bu yaranın tam olarak kapanması ise elbette tutarlı bir anti-emperyalist ve sosyalist siyasete sahip devrimci öncünün tüm bölgede gelişmesine bağlıdır.
Sonbahar mı, kış mı, yaz mı?
Arap devrimi daha önce Soros’un desteklediği renkli fason devrimler gibi Batıcı liberal kuklaları iktidara getirmediği için Arap sonbaharını ilan eden ikiyüzlü sosyal ve/veya liberal demokratlar şimdiden Arap kışı geldi diye söylenmeye başlıyorlar. Bu koroya soldan katılanların, aynı lafları ölçüp biçmeden kullananların durumu ne acı…
Ne zaman ve nasıl olacağını kestirmek hâlâ son derece güçtür. Ancak mutlaka ve mutlaka Arap devrimi emperyalizme ve Siyonizme karşı savaşarak ilerleyecektir. Sokaklardaki yangınla ısınan hava olsa olsa Arap yazının kavurucu sıcağının habercisidir. İşçi sınıfı sosyalistleri bunu mevsimleri bekler gibi beklemeyecek, kitlelerin emperyalizme karşı mücadelesinin içinde devrimci partiler inşa etmek için canla başla mücadele edecektir.