Türkiye solu CHP’nin başına doğru kişi geçtiğinde değil, CHP’den koptuğunda kurtulur

Özgür Özel

CHP’nin 39. Kurultayında Kılıçdaroğlu seçimi Özgür Özel’e kaybetti. Özgür Özel, CHP tarihinin 8. Genel Başkanı oldu. Özgür Özel kurultay sürecinde, Osmaniye’de partisinin il örgütünde bir konuşma yaparken vatandaşın biri ona bir kasket hediye etmişti. Özgür Özel de başına kasketi geçirip “Bu, CHP’yi 1970’lerde birinci parti yapan Karaoğlan Ecevit’in şapkasıdır, bu şapkayla, genel seçimleri de yerel seçimleri de kazanacağız.” demişti. Bülent Ecevit, 1972’de İsmet İnönü’yü yine bir kurultay sürecinde devirmiş ve partinin başına geçmişti. Özgür Özel de kurultayda Kılıçdaroğlu’na galebe çalınca Ecevit benzetmeleri daha da fazla yapılır oldu. Tesadüf o ya genel başkanlık seçiminin ertesi günü 5 Kasım da Ecevit’in ölüm yıldönümüne denk geldi. Özgür Özel’in CHP genel başkanı olarak ilk açıklaması da Ecevit’i anmak oldu dolayısıyla.

Olan biteni izlerken aklımıza Karl Marx’ın “Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i” kitabında Hegel’e referansla yazdığı meşhur satırları geliyor: “Hegel, bir yerde, şöyle bir gözlemde bulunur: Bütün tarihsel büyük olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir. Hegel eklemeyi unutmuş; ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak.” İnönü ile Kılıçdaroğlu’nu Özel ile de Ecevit’i karşılaştırarak CHP için 50 yıl önce yaşanan trajedinin şimdi bir komedi olarak tekerrür ettiğini söyleyebiliriz. Bu komedinin en sevdiğim sahnesi Osmaniye’de Özgür Özel’in kafasına Ecevit kasketi takıldıktan bir dakika sonra bir başka vatandaşın gelip Atatürk’ün şapkası diye Demirel’in fötrünü taktığı sahneydi. Gerçekten de güldürürken düşündüren bir andı.

Özgür Özel’in Kılıçdaroğlu’ndan ayrı olarak genç olması dışında matah bir özelliği yok. Farklı bir politikası da yok. Zaten Kılıçdaroğlu ne yaptıysa o da hep oradaydı. Şimdilerde Gelecek, Deva, Saadet üçlüsüne verilen milletvekillerinde ve Ümit Özdağ ile yapılan protokol konusunda kendisine danışılmadığını söylüyor. Haklı da olabilir. Ama bunlar işin taktik kısmıydı. Özel’in Erdoğan’ın karşısında bir Amerikan muhalefeti oluşturma stratejisine karşı herhangi bir görüşünü bilmiyoruz. Kurultayda üstüne basa basa, ağzını doldura doldura Gazze’deki direnişe terörist diye saldırarak da bunun altını iyice çizdi. Yine AKP-MHP’nin tabanını, alternatif siyasal İslamcı ve faşist partiler eliyle oyma stratejisine de en ufak bir eleştirisine tanık değiliz.

Ama mesele kişiler değil. Mesele, CHP’nin sınıf karakteridir. CHP hiçbir zaman sol da sosyal demokrat da olmamıştır. İsmet İnönü “ortanın solu” tanımını ortaya attığında da Ecevit “ortanın solu” söylemini program haline getirdiğinde de bu böyleydi. Ortanın solu başından itibaren anti-soldu! Biz demiyoruz. “Ortanın Solu” kitabında Ecevit diyor: “… ezilen, yoksulluk çeken insanlarda birikecek isyan duyguları kabarıp taşma noktasına varabilir. Sınaîleşmeye başlamış toplumlarda bu tehlike daha da büyüktür. İşte o zaman aşırı sol akımlar, bu isyan duygusunu, yıkıcı ve yaygın bir sel haline getirebilir. Ortanın solu, bu sele karşı en sağlam duvar, en etkili settir.” Meseleye kimlikçi gözlükle bakarsanız burada “ılımlı sol” görürsünüz, sonra da zaman geçip yaşlandıkça sağcılaştığını zannedersiniz. Meseleye kimlikçi gözlükle bakarsanız kürsüden “CHP, Sosyalist Enternasyonal üyesidir” diye bağırırken bunu solculuk emaresi zannedersiniz.

Sınıfsal analizle baktığınızda ise “sosyalist enternasyonalin” işçi sınıfından gelse de ona ihanet etmiş, burjuvalaşmış ve emperyalizmin has partileri haline gelmiş bir “emperyalist-kapitalist enternasyonal” olduğunu görürsünüz. Bu gözle CHP’ye baktığınızda ise tarihinin hiçbir aşamasında Sosyalist Enternasyonal partileri gibi işçi sınıfı ile organik bir ilişkisi olmamış, dolayısıyla işçi sınıfına ihanet bile etmemiş dümdüz bir burjuva partisi görürsünüz. Sınıfsal gözlükle baktığınızda, İnönü ve Ecevit’in solculuğunun yükselen işçi sınıfı hareketine ve sınıfla birlikte yükselen sola karşı bir burjuva refleksi olduğunu anlarsınız. Örneğin, yıllar geçmiş, Ecevit yaşlanmış ama sınıfsal pozisyonu değişmemiştir. Burjuvazinin çıkarı 28 Şubat’ın desteklenmesini gerektirdiğinde Ecevit vazife alır, MHP ile koalisyon kurulması icap ettiğinde Ecevit tabuları yıkacaktır. 1999 depreminde halk enkaz altındayken mezarda emeklilik yasasını bir gece yarısı meclise getirip geçiren Ecevit, 2001 krizinden sonra emperyalizmin mutemedi olarak Kemal Derviş’i işçi sınıfının başına musallat eden 1972’deki ile aynı Ecevit’tir.

Bir olayın iki defa tekrarlanmasında ilki trajedi, ikincisi komedi olur dedik. Peki bir olay ya bir değil, iki değil defalarca tekrarlanırsa? Öyle şey mi olur demeyin. Türkiye solunun CHP’ye bel bağlamasının örneklerine ne sayı yeter ne edebiyat literatürü. Ama artık bu hikâye burada bitmeli. Türkiye sosyalist hareketi sol olacaksa CHP’den kopmalı ve yüzünü işçi sınıfına dönmeli. CHP’nin yeni başkanı ile cehenneme kadar yolu var. Bunca olan bitenden sonra hala CHP’nin trenine atlamaya niyetli olan varsa onlara da güle güle!

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2023 tarihli 170. sayısında yayınlanmıştır.