Dev Sağlık-İş ile barajı yıkalım, özel hastanelerde mücadeleyi yükseltelim

Kamu eliyle verilen, güvenceli bir sağlık ortamı için bu fırsatı değerlendirelim

Özel hastanelerde çalışma şartları çok zorludur. Hastaneler, aynı madenler gibi çok tehlikeli sınıfta yer alan iş yerleridir. Uzun çalışma saatleri, karşılığı ödenmeyen mesailer, düşük maaşlar, iş güvencesiz çalışma ortamı… Buna karşın Türkiye’de Toplu İş Sözleşmesi (TİS) imzalamış sendikalı bir özel hastane bulunmamaktadır. Ne mutlu ki bu gidişi tersine çevirecek TİS’li sendikal örgütlülük için bir fırsat doğmuş durumda.

Türkiye’de bir işçi sendikasının TİS yapabilmesi için o iş kolunda çalışan işçilerin en az %1’ini üye yapmış olması gerekmektedir. Sağlık alanında hâlihazırda iki sendika, Türk-İş’e bağlı Türkiye Sağlık-İş ve Hak-İş’e bağlı Öz Sağlık-İş bu %1’lik iş kolu barajının üzerindedir. Bu iki sendikanın işlevi sağlık alanında mücadeleci sendikacılığın önünü tıkamaktır. Her ikisi de hükümetle ve başhekimlerle iş tutan sendikalardır.

Neyse ki bu alanda mücadeleci sendikal geleneği benimsemiş DİSK’e bağlı Dev Sağlık-İş sendikası var. AKP’nin iktidara geldikten sonra uygulamaya koyduğu “Sağlıkta Dönüşüm Programı”, ilk önce iş güvenceli çalışmaya ve sendikal örgütlenmeye saldırmıştı. Bu amaçla sağlıkta taşeron çalışmanın önünü açmış, birkaç yıl içinde kamuda çalışan taşeron işçi sayısı yüz binlere ulaşmıştı. O dönem taşeron işçilerin sendikalaşma hakkını, tüm Türkiye’de çeşitli direnişler, grevler, eylemler ve mitingler yaparak Dev Sağlık-İş kazanmıştı. Hükümet elbette bundan rahatsız olmuş, türlü oyunlarla Dev Sağlık-İş’in örgütlenmesinin önünü tıkamış ve %1’lik barajın altında kalmasını sağlamıştı. Dev Sağlık-İş ayrıca özel hastanelerde de örgütlenme hamleleri yaptı ancak bunlar da özel hastane patronlarının kendi arasındaki dayanışmasına takılmıştı. Şimdi yeniden bir fırsat doğdu. Dev Sağlık-İş, %1’lik işkolu barajını aşmaya çok yakın. Barajı aşmış, TİS yapma yeterliliğine sahip bir Dev Sağlık-İş sendikasının taşıdığı potansiyeli iyi kavramak gerekiyor.

Türkiye’de özel hastaneler 90’ların başına kadar sağlık alanının kıyısında köşesinde yer alırdı. Şimdilerde sayıları 600’ü zorluyor. Özel hastanelerin poliklinik sayılarının, yatak kapasitesinin ve ameliyat sayılarının sağlık sistemi içindeki payı çok yükselmiş durumda. Elbette bu hizmeti üretmek için özel hastanelerde çalışan doktorların ve sağlık emekçilerinin sayısında da ciddi artış oldu. Sendikal örgütlülüğün olmaması nedeniyle özel hastaneler ciddi emek sömürüsünün olduğu işyerleri hâline gelmiş durumda.

Örneğin, özel hastanelerde çalışan doktorların ezici bir çoğunluğu bordrolu olarak çalıştırılmıyor, şirket kurarak çalışmak zorunda bırakılıyor. Hastane patronları işveren sorumluluklarından kaçmak için doktorlara bunu dayatıyor. Sağlık Bakanlığı da bu çalışma usulünü onaylıyor. Doktorlarda uzun çalışma saatleri, karşılığı ödenmemiş mesailer, mobbing, iş güvencesiz çalışma vb. de çok yaygın. Sağlık hizmet sunumu hiyerarşisinin en üstünde bulunan doktorların durumu buyken hemşire, teknisyen, laborant, hasta bakım elemanları gibi sağlık meslek mensuplarının özlük hakları ve çalışma şartları çok daha zorlu.

Özel hastanelerde başarılacak TİS’li sendikal örgütlenmenin, yalnızca örgütlenen hastanelerde çalışan sağlık emekçileri ile sınırlı kalacağını düşünmemeli, dalga dalga ülkenin dört bir yanına yayılacağından emin olmalıyız. Özel sektördeki bu mücadele mutlaka kamu sağlık alanında karşılığını bulacak, kamuda çalışanların grev hakkı ve çalışma şartlarının iyileştirmesi için mücadeleyi yükseltmesini de teşvik edecektir.

Türkiye sağlık sisteminin pek çok sorunu mevcut. Bu sorunların katlanarak artmasında sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinin payı büyük. Bu gidişi tersine çevirecek, özel hastanelerin kamulaştırılmasını somut bir hedef olarak önümüze koymayı sağlayacak adım, öncelikle özel hastanelerde TİS’li sendikal örgütlülükten geçiyor. Bugün acil görev olarak, iş güvenceli, insanca çalışma ve yaşam şartları için, özel hastanelerde çalışan doktorlardan hasta bakıcılara kadar tüm sağlık emekçileri Dev Sağlık-İş’e üye olmalı, karar mekanizmalarına katılıp sendikaya sahip çıkmalı ve sağlık emekçilerinin çıkarları doğrultusunda sendikayı denetlemelidir. İşçi statüsünde olmayan sağlık emekçileri ile sağlık meslek örgütleri ve mücadeleci sendikalar ise ücretsiz, kamu eliyle verilen, nitelikli bir sağlık ortamını yaratmaya katkı yapmak için ellerinden geldiğince Dev Sağlık-İş’in örgütlenmesine destek olmalıdır.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2024 tarihli 178. sayısında yayınlanmıştır.