Fabrikada, sendikada emekçi kadınlar en öne!

armağan

Belki hepsi ayrı ayrı gerçekleştirildiğinden daha az dikkat çekiyor, dağınık duruyor ama dönüp de bakan için 25 Kasım’da kadına yönelik şiddete karşı en yaygın, en örgütlü sesin sendikalı fabrikalardan yükseldiğini görmek zor değil. Yüzlerce, hatta binlerce kişinin çalıştığı fabrikalarda o gün boyunca işçiler, şiddete karşı sözünü söyledi, vardiya giriş çıkışlarında, fabrika içinde bildiriler okudu, çalıştıkları tezgâhların, bantların başında dövizleriyle sloganlarıyla taleplerini yükseltti. Yeterli mi? Değil. Bazılarının örgütlenme biçiminin eleştirilecek yanı yok mu? Fazlasıyla var. Ama örgütlü fabrikalardan yükselen ses, eksikleri ne olursa olsun, kadınların kurtuluş mücadelesi için muazzam bir potansiyeli ortaya koyuyor. Ve yine o potansiyelin kendisi, bu mücadelenin örgütlenmesindeki eksikleri neye yaslanarak giderebileceğimize işaret ediyor. Başka yerde aramaya gerek yok, bugün neredeyse istisnasız şekilde fabrikalarda yaşanan bütün mücadelelerde kadın işçilerin ortaya koyduğu, “kadın işçilerin kararlılığı, azmi bir başka” dedirten irade, bu eksikleri gidermede asıl dayanak noktamız. Bu temele bastıktan sonra devamını getirmek ise daha kolay.

Sendikalar, üyelerine yönelik, kadınların bu düzende genel olarak maruz kaldıkları ayrımcılığı, cinsiyetçiliği ve bunlara karşı mücadeleyi gündeme alan faaliyetler düzenlediklerinde, bunlar çoğu zaman sadece kadın işçilerin katıldığı eğitimler, etkinlikler olarak örgütleniyor. Kadın eylemlerinin, mitinglerinin kadınlar tarafından örgütlenmesi ile, fabrika ve işyerine yönelik bu tür sendikal faaliyetlerin, hele hele de eğitimlerin sadece kadınlara yönelik yapılması aynı kefeye koyulabilecek şeyler değil. Bu şekilde keskin bir ayrımın varacağı sonuç, kadın işçilerin taleplerinin fabrikada sadece kadınlar tarafından savunulması, erkek işçilerin bu sorunları ve talepleri görmezden gelmesi, kadınların sendikalarda sadece kadın komisyonu gibi alanlara hapsedilmesi olacaktır. Elbette sadece kadın işçilerin katılacağı faaliyetler de olabilir, ama bu alandaki tüm eğitimlerin sadece kadınlara verilmesi olmaz.

Eğer “25 Kasım’da, 8 Mart’ta fabrikada bildiri okumakla bu işler olmuyor” demenin ötesine geçmek istiyorsak, tek tek erkeklerin niyetinden bağımsız olarak erkek egemen kapitalist sistemin bir bütün olarak kadınları baskı ve tahakküm altına aldığını anlatmak, erkek egemenliğine karşı bilincin adım adım yerleşmesi için erkek işçileri de eğitmek zorundayız. Üstelik bunun için sendikaların elindeki tek araç eğitim de değil. Kadın işçilerin kadın olmaktan kaynaklı farklı taleplerinin fabrikada tüm işçilerin talebi olarak savunulması aynı amaca, muhtemelen eğitimlerden daha etkili şekilde hizmet edecektir. Örneğin çocuk bakımına kadınların harcadığı emeği görünür kılmak için, mesailerin keyfi olmaması, vardiyaların düzenlenmesi, her iş yerine kreş, annelik ve doğum güvencesi ile babalık izni gibi talepleri fabrikada sadece kadın işçilerin değil, tüm işçilerin talebi olarak savunmaktan daha iyi bir yol olabilir mi? Fabrikadaki bir işçi kadın, erkek şiddeti tehdidi ile karşı karşıyaysa, o işçi kadının çalıştığı vardiyadan bindiği servise, izinlerini kullanma şekline kadar her şeyin kadını koruyacak şekilde düzenlenmesini patrondan talep etmenin, bunun için gerekirse hep birlikte mücadele etmenin yaratacağı etki elbette ki senede bir gün bir bildiri okumanın ötesinde bir anlam taşıyacaktır. Bu mücadeleler sadece patrona karşı işçilerin örgütlü gücünü arttırmakla kalmayacak, aynı zamanda kadınların da bu mücadelede daha da güçlenmesine olanak sağlayacaktır. Kadınlar güçlendikçe, mücadelelerde daha da öne çıktıkça işçilerin kendi içindeki erkek egemen önyargılar ve kalıplar her gün biraz daha fazla kırılacak, bu durum cinsiyetçi bir davranışın ortaya çıkmasını her türlü kuraldan kaideden daha etkili bir şekilde engelleyecektir.

Bugün karşımızda duran, erkek egemenliği ve sermaye düzeni, ihtiyacımız olan da ikisiyle birden mücadele etmekse bugün fabrikada bunun karşılığı emekçi kadınların öncülüğünü yaptığı sınıf mücadeleci sendikal hattır. Ne mutlu ki fabrikalarda yükselen sendikalaşma mücadelelerinde, grevlerde, direnişlerde, bu hattın temsilcisi emekçi kadınlar her gün daha fazla ön saflarda yer alıyor, emekçi kadınlara da sınıfına da öncülük ediyor.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2020 tarihli 135. sayısında yayınlanmıştır.