Emeklilikte kapitalizme takılmak!

Emeklilikte kapitalizme takılmak!

Seçimler yaklaşınca bir anda tüm partiler emekli dostu oluverdi ve sonunda EYT yasası çıktı. Yaklaşık 2,5 milyon kişi için emeklilik yolu açıldı. Ancak şimdiden uyaralım. Bu balayı çok uzun sürmeyecek. Çünkü bugün seçim hesapları yaparak EYT’lilerin yanında gözükenler dün EYT’yi yani mezarda emekliliği bu milletin başına bela edenlerdir. Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz ilk yasayı geçiren hükümettir. Abdullah Gül, Ali Babacan, Tayyip Erdoğan ise mezarda emekliği katmerlendirmiştir. EYT hepsinin ortak eseridir. Kemal Kılıçdaroğlu bu süreçte iktidarda olmadı ama o da SSK Genel Müdürü olduğu dönemde 60 yaşında emekliliği ateşli şekilde savunmaktaydı. Hele bir seçimler geçsin. EYT giderek gündemden düşecek, hava tersine dönecek ve günaşırı “aktüeryal denge” lafını duymaya başlayacağız.

90’lı yılların sonlarını hatırlayan kuşaklar bu “aktüeryal denge” kavramına aşinadır. İşçilerin taktığı adla “hop hop Yaşar” (dönemin çalışma bakanı Yaşar Okuyan) dilinden düşürmezdi. Aktüeryal denge özetle sosyal sigorta sisteminde çalışanlardan toplanan primlerle emeklilere yapılan ödemelerin karşılanabilmesidir. Böyle deyince kulağa hiç de kötü gelmiyor değil mi? Aman! Kapitalistler “denge” diyorsa mutlaka size bir fatura çıkacak demektir. Örneğin “bütçe dengesi” konu ediliyorsa peşinden eğitim ve sağlık harcamalarının kısılması, pek çok kamu hizmetinin özelleştirilmesi gelir… Çünkü bütçe açıklarının kapatılması gerekir. Şirketlerden alınan kurumlar vergisini arttırın, servet vergisi getirin derseniz aynı kişiler size ekonominin dengelerini bozmamak gerektiğinden bahsedeceklerdir. Erdoğan cari açığı kapatacağız dedi ve ne oldu? İhracatta rekabet sağlamak için ülkeyi yerli ve yabancı sermaye için ucuz emek cennetine çevirdi! 

Bizler şimdiden sosyal güvenlikte “aktüeryal denge” diye karşımıza çıkacak olanların kapitalist mantığını deşifre etmek zorundayız. Patron sınıfı genel olarak seçimlere kadar pusuya yatmış gözüküyor. Öncü olarak “40 yaşında emeklilik mi olur” diye bağıran küçük bir grup liberal zıpçıktıyı ileri sürüyorlar.  O liberallerle uğraşmaya değmez demeyin. EYT’lilerin yaş ortalamasının 50 olması bir yana dünyanın en çok bel fıtığı ameliyatı yapılan ülkesinde yaşadığımızı hatırlamak ve bu tiplerin dediklerine kulak kabartanlara hatırlatmak gerekir. Hadi bu liberallere fabrikalar, tersaneler uzak gelir. Yakındaki bir plazaya gitsinler oradaki beyaz yakalı işçilerden belinde, boynunda sorun yaşamayan, çalışma koşullarıyla ilintili kronik hastalıklardan muzdarip olmayan birini bulsunlar!

Kapitalist mantık içerisinde dahi tutarsızlıklarını yüzlerine vurmalıyız. Gelir gider dengesinde neden sadece emeklilik yaşını sorun ediyorsunuz? Çözüm deyince hep giderleri kısmaya bakıyorsunuz. Bir de işin gelir kısmı var. Gelin 5 milyon sigortasız kayıt dışı çalıştırılan işçiyi, daha fazlasının sigortalarının asgari ücretten gösterilmesiyle hem işçinin hak kaybına uğramasını hem de SGK’nın zarar ettirilmesini konuşalım! Madem aktüeryal dengenin tutturulması için dört çalışana bir emekli oranına yaklaşmak gerekli diyorsunuz (şu anda bu oran 1,89) o halde emekli sayısını azaltmak yerine işsizler ordusunu istihdama katmak ilk akla gelmesi gereken çözüm değil mi? İşten çıkartmayı yasaklamaya var mısınız? İşsizler ordusu ortadan kalkarsa nasıl işçiye beğenmezsen kapı orada diyecekler, nasıl işçiyi sigortasız çalışmaya, elden maaş almaya, bankaya yatırılan paranın bir kısmını elden geri vermeye zorlayabilecekler? 

Gerçek bir çözüm için ise meseleyi kapitalist mantığı toptan reddederek tartışmak zorundayız. Bir şey “sosyal” ise kapitalist kâr mantığı ile işlemez. Kapitalist kâr mantığı var ise “sosyal” olmaktan bahsedilemez. Sosyal sigorta adı üstünde özel sigorta değildir. Kişilerin bireysel emeklilik yatırımlarını değil emeklilik hakkını konuşuyoruz. Dolayısıyla SGK zarar edebilir. SGK kâr etsin ama çalışanlar mezarda emekli olsun, emekliler de sürünsün diyen bir yaklaşım “sosyal” olabilir mi? Ama daha ileri gitmek ve sosyal sigorta kavramını da sorgulamak gerekir.  Emeklilik eğer bir hak ise o halde prim de dahil herhangi bir koşula bağlı olmamalıdır. Bunu kapitalistlerin havsalası almaz. Ama Sovyetler Birliği’nde ve işçi devletlerinde emeklilik için kimseden sigorta primi kesilmiyordu. Emeklilik ücretleri ve daha başka birçok hak devlet bütçesi tarafından karşılanıyor ya da hizmet olarak devlet işletmeleri tarafından sunuluyordu. Sosyal sigorta yoktu sosyal güvenlik vardı. 1956’da sosyal güvenlik sistemini incelemek üzere ABD’li heyet Sovyetler Birliği’ne gidiyor ve raporlarında gördüklerini hayretle kayıtlara geçiriyor. “Bunlar sosyal güvenliğin devlet tarafından ücretsiz karşılandığını söylüyor, bu doğru olamaz, mutlaka bu maliyeti birileri ödüyor olmalı” diye yazıyorlar. Burada “işsizlik sigortası da yok” diye yazıyorlar evet çünkü işsizlik yok! Emekli aylıkları yüzünden SSK’nın batması gibi durum yok çünkü SSK gibi bir kurum yok!

Olur mu olur. Toplumsal yaşam özel mülkiyet temelinde ve kapitalist kâr mantığıyla değil kamu mülkiyeti temelinde ve planlamayla düzenlendiğinde olmaz denenler olur. Liberaller bunları söyleyince de zıplarlar SSCB yıkıldı çöktü diye aynı nakaratı söylemeye başlarlar. Evet SSCB yıkıldı ama emeklilerine baktığı için değil. Sebeplerini biliyoruz. Bu sebepler arasında herkese çalışma hakkı ya da eşit ve parasız sosyal güvenlik yok! Defalarca analiz ettik, tartıştık, yazdık, derslerimizi çıkardık. Emin olun bu dersler içinde piyasa anarşisini sosyalist planlamaya tercih etmek yok. İşçilerin sömürülmediği emeklilerin süründürülmediği bir dünya mümkün! 100. kuruluş yılında, bunun yaşanmış kanlı canlı kanıtı olan SSCB’ye selam olsun!

Kapitalistlerle ve liberallerle bu konularda anlaşamayız ve anlaşmamız gerekmiyor da… Ama işçiler ve emekçiler zihinlerindeki kapitalist prangalardan kurtulmalı, bir hak istediğimizde bize sanki bir ayrıcalık istiyormuşuz gibi hissettiren hâkim ideolojiden sıyrılmalıdır.  Ne EYT ne de emeklilik bütçeye ya da SGK’ya yük değildir. Staj sigortasının başlangıç sayılması için, 9 Eylül günü sigorta girişi olup bir güne takılanlardan aylarla yıllarla EYT’yi kaçıranlara kadar emeklilik hakkının genişletilmesi için mücadele edilmelidir. Bu mücadele ayrıcalık değil hak mücadelesidir. Sermayenin ve parababalarının ayrıcalıklarına karşıdır. Derdimiz SGK’yı batırmak değildir ama mücadelemiz işçiyi sömüren emekliyi süründüren bu düzeni yerin dibine sokana kadar sürecektir.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2023 tarihli 160. sayısında yayınlanmıştır. Bu yazıyı Gerçek'in podcast hesaplarından sesli olarak dinlemek için aşağıdaki resmin üzerine tıklayın. 

levent dölek ocak 2023 podcast