Venezuela ve Türkiye: aynı mücadele mi?
İktidarın havuz basını Venezuela’daki darbe ile Türkiye’de son yıllarda olan biteni karşılaştırıp Tayyip Erdoğan ve AKP’yi anti-emperyalist ilan etme heyecanı içinde. Venezuela’da olanlar bizim 15 Temmuz darbe girişimiyle aynıymış, Gezi darbe şakşakçısıymış, Tayyip Erdoğan’ın Maduro’ya destek vermesi bütün bunların kanıtıymış.
Hakikat çok farklı. Gezi’ye atılan iftiraya cevap vermeye bile değmez. Biz işin aslına bakalım. Maduro, Tayyip Erdoğan’dan çok farklı bir kökenden gelen, ideolojik olarak onun zıddı olan bir tarihi önderin mirasçısıdır: Hugo Chávez, 1998’de başkanlığa seçildiği andan itibaren iki çok önemli şey yapmıştır. Birincisi, ABD emperyalizmine tavizsiz kafa tutmuştur. İkincisi, ülkesinin petrol gelirini yoksul halkın yaşam düzeyini yükseltmeye harcamıştır. Bu iki ana yöneliş kendi başına sosyalizm olmadığı halde, yaptıklarını “sosyalizm” etiketiyle sunmuştur. Dünya solu da Türkiye solu da umut açlığı içinde bu nitelemenin üstüne atlamıştır. Biz başından itibaren bunun büyük bir yalan olduğunu ısrarla söyledik, ama nafile. Chávez, hep söyledik, yalnızca bir burjuva milliyetçisidir. Ama tutarlı bir milliyetçi, ısrarlı bir anti-emperyalisttir.
Tayyip Erdoğan, Chávez’ten bir süre sonra iktidara geldi. Ama 2002’den 2011’e dek her alanda Batı emperyalizmiyle müttefikti. Yani, Maduro anti-emperyalist Chávez’in mirasçısıdır, ama Erdoğan emperyalizmle el ele yürüyen birinci Erdoğan döneminin mirasçısıdır. Bu ne gösterir? Maduro Chávez’e sadık kalmaya mecburdur, çünkü kitleleri ancak böyle yanında tutabilir. Anti-emperyalizmden kopar kopmaz, kitleler de ondan kopacaktır. Oysa Erdoğan, on yıl boyunca kanıtladığı gibi emperyalizmle gayet iyi anlaşabilir. Dolayısıyla, emperyalizm Erdoğan’a, Maduro’ya düşman olduğu biçimde düşman değildir. Erdoğan ekonomide sonuna kadar emperyalizm yanlısıdır. Türkiye’deki yabancı sermayeyi korumayı ve uluslararası finans sermayesinin kurallarına uymayı esas pusulası yapmıştır. Bu bakımdan, ne Chávez’le ne de onun müridi Maduro ile karşılaştırılabilir.
Sadece uluslararası politika açısından, 2011 Arap devrimiyle birlikte Erdoğan başka bir çizgiye yönelmiştir. Bu çizgiye esin kaynağı olan, çeşitli ülkelerde güçlenen İhvan (nâm-ı diger Müslüman Kardeşler) ile ittifak içinde Sünni Arap dünyası üzerinde bir hâkimiyet kurma düşüdür. Biz buna Rabiacılık adını veriyoruz. Ama bu düş saf anlamıyla sadece iki yıl sürmüş, Mısır’da İhvan hükümeti düştükten sonra Arap dünyası durulunca, ancak uzun vadede gerçekleşmesi umulabilecek bir düş haline gelmiştir. O zamandan beri Erdoğan esas olarak emperyalizmle uyum içinde yürümeye dikkat etmektedir.
Biz DİP olarak 15 Temmuz’da ABD desteğine özel olarak dikkat çektik. Meclisi bombalayan jetlerin yakıtının İncirlik’ten kalkan jetlerce tedarik edildiğini hep vurguladık. Ama şurası açıktır ki, 15 Temmuz’a rağmen Erdoğan ve AKP hâlâ emperyalizmle müttefik kalmayı seçmiştir. Aynı şey Brunson krizinde de, en son Trump’ın “ekonomini mahvederim” tehdidi sonrasında da açıkça görülüyor.
Venezuela’da ne oldu? Chávez 2013’te, 15 yıllık bir iktidar döneminden sonra kanserden ölünce yerine onun halk nezdindeki müthiş itibarına sahip olmayan Maduro geçti. Lider statüsündeki düşüş ile petrol fiyatlarındaki düşüş bir araya gelince hem ülke ekonomik krize girdi (yıllık enflasyon yüzde bir milyon, temel mallar bile bulunamıyor) hem de muhalefet 2015’ten itibaren mücadelesini sertleştirdi. Petrol geliriyle sosyalizm yapılamayacağı açıkça ortaya çıktı.
Şimdi Trump, Venezuela’ya uyguladığı yaptırımlarla derinleştirip kaosa sürüklediği ekonomik durumu fırsat bilip Latin Amerika’da emperyalizme direnen devletlerin başında gelen bu iktidarı devirmek istiyor. Her şey gösteriyor ki, Brezilya’da geçtiğimiz Ekim ayında faşist eğilimli Bolsonaro’nun seçilmesinden sonra planlar yapılmıştır. (DİP, Bolsonaro seçilir seçilmez bu tehlikeye dikkat çekmişti.) Bugün başkanlığını ilan eden Ulusal Meclis Başkanı Guaidó, aslında bir hiçtir. Daha önce, muhalefetin önderliği içinde adı bile duyulmamıştır. Tek başına kendini başkan ilan etmesi mümkün değildir. Belli ki, bu plan ABD’nin planıdır. Trump Venezuela’nın sağcı, emperyalizm yanlısı, serbest piyasacı/özel mülkiyetçi burjuva muhalefetini harekete geçirmiştir. Nitekim, Guaidó başkanlığını ilan eder etmez ABD devleti dakikalar içinde kendisini tanıdığını ilan etmiştir! Ayrıca, Venezuela’nın ikinci güçlü adamı başkan yardımcısı Diosdado Cabello, Guaidó’nun kendisine bir gün önce başkanlığını ilan etmesi için üzerinde büyük basınç olduğunu söylediğini belirtiyor. ABD’nin Maduro’yu devirmek istediği açık. Erdoğan’ı ise kendi istediği yola getirmek istiyor. Durum tamamen farklıdır.
Bizim sol, Maduro son bir yıl içinde Erdoğan’la yakınlaşınca, hele hele 24 Haziran seçimleri sonrasında görevi devralma törenine gelip Erdoğan’ı göklere çıkarınca, çok içerledi. Düşünsenize, tam yirmi yıldır (1998’den beri!) bir rejimin sosyalist olduğuna inanmışsınız, sonra o rejimin temsilcisi sizin ülkenizde adım adım istibdad kuran birini göklere çıkarıyor. Ne mahcubiyet!
Oysa ortada bir çelişki yok. Maduro, bir burjuva milliyetçisi olarak emperyalizm karşısında kendine yeni müttefikler edinmeye çalışıyor. Erdoğan da şimdi ABD’nin atağı karşısında onu destekliyor. Desteklemek zorunda çünkü ortada açık bir darbe var. Kendisi ise yıllardır darbe karşıtlığı üzerine politika yapıyor. Üstelik Venezuela emperyalist ülkelere (haklı olarak) güvenmediği için altınını Türkiye’de işletiyor. Hükümet, 1 milyar dolar miktarındaki altının burada işlenmesinden kolay kolay vazgeçmek istemeyecektir elbette.
Yeri gelmişken 1990’lı ve 2000’li yılların AB sarhoşu sol liberallerinin “artık AB var, darbe olmaz” dangalaklığını hatırlatalım. AB şimdi Venezuela’da, aynen Trump gibi, darbe şakşakçısı! Şaka gibi!
Venezuela ile Türkiye’yi emperyalizm karşısında aynı yere koymaya çalışanlar halka yalan söylüyor. Türkiye NATO üyesi. İncirlik hâlâ ABD’nin Ortadoğu halklarına ölüm kusmaya devam ettiği merkez. Bakın, belki Trump yönetimi uygun gerekçeyi bulursa Venezuela’nın havadan bombalanmasına, Brezilya ve Kolombiya ordularının da karada kirli işi üstlenmesine karar verecek. Bir an Venezuela’nın Türkiye’nin komşusu olduğunu farz edin. ABD uçaklarını İncirlik’ten kaldıracaktı. Havuz basını bu sözümüze isyan edecek: “Olmaz öyle şey!” O zaman ne demeye hâlâ NATO’da durmaya, İncirlik ve diğer üsleri kullandırtmaya devam ediyorsunuz?
Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2019 tarihli 113. sayısında yayınlanmıştır.