“Benden sonrası tufan” kimin politikası?

“Benden sonrası tufan” kimin politikası?

Politikada düşmanını tanımayan hedefini şaşırır. Çeşitli sol ve muhalif kesimler arasında uzunca bir süredir yürütülen yaygın politikanın hedef tahtasında “tek adam rejimi” ve AKP karşıtlığı yer alıyor. AKP’ye ve “yandaş” sermayeye yolsuzluk ve rant üzerinden yüklenmeye dayalı bu politika sol ve muhalif gazete manşetlerinde yankısını “paralar yandaşa, fatura yurttaşa” ifadesinde buluyor. Bu politik yönelişe yakın dönemden iyi bir örnek olarak Orhan Bursalı’nın köşe yazısı verilebilir. Bursalı, Cumhuriyet’teki köşesinde AKP’ye yüklenirken, “Cumhuriyetin adeta tüm zenginlikleri peyderpey destekçilerine devrediliyor. Bir sınıf yarattılar bu zenginliklerle” diyor ve ekliyor “Adeta benden sonrası tufan politikası hallaç pamuğu gibi atıyor Cumhuriyeti” (24.06.2021). 

Herhangi bir yanlış anlaşılmaya mahal vermemek bakımından şunu hemen belirtelim. Biz AKP hükümetlerinin izledikleri politikalar nedeniyle yolsuzluklarda ve rant aktarımında sorumluluğu olmadığını ileri sürmüyoruz. Vurgulamak istediğimiz, daha ziyade “kayırma ekonomisi”ni öne çıkaran bu politika tarzının, aslında emekçiler üzerinden daha fazla artı değer elde etmek için toplumsal yaşamdaki ve doğadaki tahribatın asıl sorumlusunun, Batıcısıyla, İslamcısıyla, Türkiye büyük burjuvazisi olduğunun üstünü örtmesidir.

Ne kastettiğimizin daha iyi anlaşılması bakımından güncel örnekler verelim. Son yıllarda sadece “yandaş” sermaye grupları değil, Türkiye burjuvazisinin önde gelen sermaye grupları da enerjinin yanı sıra madencilik sektörüne de yönelmişlerdir. Zira madencilik, özellikle altın madenciliği günümüzde en kârlı sektörlerin başında gelmektedir. Madalyonun öbür yüzünde iş cinayetlerine yol açacak düzeyde ağır çalışma koşulları varmış, iş güvenliği önlemleri yetersizmiş, çevreye zarar veriliyormuş, hava kirliliğine yol açıyormuş kimin umurunda! Nasıl ki devlet, tüm güvenlik birimleriyle Cengiz Holding’in Kaz Dağı’ndaki köylülere yönelik “Topraklarınızı satın, yoksa bakanlığa söyleyip kamulaştıracağız” tehdidine kalkan oluyorsa, benzer şekilde Koç Holding’e ait Demir Export adlı maden arama şirketinin Sivas Kangal’da köylülere yönelik “arazilerini kendi istekleri ile satmazlarsa, zorla kamulaştırılacağı” tehdidine de sesini çıkarmamaktadır. Diğer bir örnek Kanal İstanbul projesinden. Bilim insanları tarafından Marmara Bölgesi’nin doğal yapısını bozacağı ileri sürülen bu proje kapsamında oradaki arazilere şimdiden “yatırım” yapanlar arasında sadece Katar sermayesi değil, Kalyon, Ege Kimya, Sabancı, Koç gibi holdinglerin de yer aldığı belirtiliyor. Şimdi soralım: “Cumhuriyet’in zenginlikleri”nin, AKP tarafından “yandaş” sermayeye peşkeş çekilmesine itirazınız var da, neden Koç’a ya da Sabancı’ya peşkeş çekilmesine yok?

Kamu mülkiyetinin ve bir meta olarak kentin yerli ve yabancı sermaye kesimlerinin kâr mantığına terk edilmesi, elbette AKP hükümetleri döneminde, hele emekçilere dayatılan istibdad koşulları altında, daha da katmerlenmiştir. Ancak özelleştirmelerin de bir “küresel” şehir olarak “İstanbul’u nasıl satmalı”ya yönelik projelerin de AKP döneminden çok önce başlamış olduğu neden unutuluyor? AKP’nin “yandaş” sermayesini kayırmakla birlikte, bir bütün olarak Türkiye burjuvazisinin de önündeki engelleri temizlemek, daha elverişli sömürü koşulları için baskıcı bir rejim inşa etmiş olduğu neden unutuluyor? Tekrar hatırlatmakta sakınca yok; Marx, Das Kapital’de sermayenin, toplumun koyduğu zorunluluklar olmaksızın işçinin sağlığına karşı da, yaşayacağı ömrün uzunluğuna karşı da vurdumduymaz olduğunu belirtmek için “Apres moi le déluge! (benden sonra tufan) her kapitalistin, bütün kapitalist toplumların sloganıdır” demişti. Bu tespitler ışığında bizim vardığımız sonuç açıktır: Tutarlı bir kapitalizm ve emperyalizm karşıtı politika izlemek, AKP ya da “tek adam rejimi” karşıtlığı üzerinden değil, yerlisi ve yabancısıyla; İslamcısı ve Batıcısıyla burjuvaziyi karşısına alarak, ondan bağımsızlaşarak mücadele etmeyi gerektirir.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2021 tarihli 142. sayısında yayınlanmıştır.